Perspective Perpective Sayi 33 | Page 73

teriyor neredeyse. Karakter değişimlerini rahatça görebiliyoruz. Örneğin Murphy dürüst, sakin bir polis olarak geliyor ve gittikçe sıyırmaya başlıyor dizide, silahını sivil birine doğrultacak kadar. Escobar’ın, Wagner Moura’yı saygıyla selamlıyorum, kaçakçıyken yavaş yavaş gücü ele al- masını, en büyük uyuşturucu kaçakçısı olmasını nefesimizi tutup izliyoruz. En güçlüyken delirmesini, çöküşünü gergin- likle izliyoruz. Karakter motivasyonları da tatmin ediyor bizi. Kim neyi neden yaptı sorgulamıyoruz pek. Dizide uyuşturucu kaçakçısı bir teröris- tin hayatı anlatılıyor. Ama çoğu zaman bunun farkına varmıyoruz. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi? Ben çoğu zaman polisin kazanmasının yerine Pablo’nun kazanmasını istedim, hatta öldüğünde biraz da olsa üzüldüm. Tabii ki bunun yanlış olduğunu biliyorum. Seyircilerine bu ikilemi yaşattığı için dizi bu konuda çok eleştiri aldı. Sonuçta Pablo Escobar, birçok ölüme sebep vermiş bir uyuştu- rucu kaçakçısıydı. Dizi de yer yer bunu bize göstermeye çalıştı. Pablo’nun öldür- düğü birçok insanı, bombalı saldırılarını etkili bir biçimde gösterdi. Pablo’nun kötü olduğunu sık sık hatırlattı bize. Dizide uyuşturucu kaçakçısı bir teröristin hayatı anlatılıyor. Ama çoğu zaman bunun farkına varmıyoruz. Bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi? İlk sezonda 10 yıldan fazla bir süre işle- nirken ikinci sezonda sadece 1 yılı kap- sıyordu. Birbirine yakın olsaydı daha iyi olmaz mıydı diye düşünüyor insan ama senaristlerin Pablo’yu sevdirmek isteme- diği kanısına varıyoruz sonradan. Diziye olumsuz bir eleştiri yapmak istesem de bulamıyorum. Aile konuları bile güzel işlenmişti. Daha fazla övmeden yazıyı bitirmeliyim. Diziyi şiddetle izlemenizi öneriyorum, zaten başladığınız zaman muhteşem je- nerik sizi büyüleyecek. Ayrıca diziyi se- venlere müjdeli haber: 3. ve 4. sezonlar onay aldı. Pablo’nun eksikliği nedeniyle ilk iki sezon gibi olacağını düşünmüyo- rum açıkçası. Diğer sezonlarda da ya- pımcılar Pablo’nun ekmeğini yiyece kler sanırım. Netflix’in bizi tekrar şaşırtması- nı isteyerek, sabırla bekliyoruz. Politikanın Acımasız Yüzü Bir dizi düşünün; Amerika başkanı sa- bırsızlıkla yayın tarihini beklesin, iz- leyenler anlamak için pür dikkat takip etsin. Öyle ki yuh bu kadar da olmaz di- yeceğin, politikanın kirli yüzünü görebi- leceğin bir dizi. Oyunculuklara hayran kalsam da, jeneriğinin yetersiz olduğu- nu düşündüğüm, Kevin Spacey’nin ha- yat verdiği, aynı adlı romanından uyar- lanan House of Cards. Başkarakterimiz Francis ‘Frank’ Underwood’un siyaset içindeki oyunla- rını izliyoruz, izlerken yaşanan politika hayatına tanık oluyoruz. İlk hedefi oval ofis, orayı ele geçirmek için elinden ge- leni yapıyor ve başarılı da oluyor. Seçil- miş, masum bir başkanı devirerek koltu- ğu ele geçiriyor. Dizi gri tonda ilerliyor aslında. Bir süre ama Russo karakteri öldürüldüğünde saf kötülük keskin bir bıçak gibi diziyi kesiyor. Bundan sonra dizide kötü ve iyiyi ayırmaya başlıyoruz. Bir dizi düşünün; Amerika başkanı sabırsızlıkla yayın tarihini beklesin, izleyenler anlamak için pür dikkat takip etsin. Masum insanlar bir hiç gibi ezilip geçi- liyor. Sonrasında bir süre başkanlık oyunla- rına tanık oluyoruz. Dış politikada ne tür oyunlar döndüğünü izleme şansı buluyoruz. Her devletin ne olursa olsun kendi çıkarlarını gözettiğini, Claire sa- yesinde insanlık değerlerinin tamamen menfaat için kullanıldığını şaşkınlıkla izliyoruz. Başkanlık seçimleri başladı- ğında, insanların birbirlerinin kirli ça- maşırlarını nasıl ortaya döktüklerine tanık oluyoruz. Mutlak yenilgiden bah- sedemeyiz, her şeyin bittiğini düşün- düğümüz anda politik manevraların, b planlarının uygulanmalarını izliyoruz. Son bölümde de öyle bir bitiriyorlar ki ‘yuh artık’ diyoruz. Frank ve Claire’nın evliliklerine ayrı pa- ragraf açmak istedim. Birbirlerine aşık- lar mı yoksa tamamen çıkar üzerine mi birlikteler anlamakta güçlük çekiyoruz. Önce birbirlerine olan garip sadakatleri- ne hayran olsanız da sonrasında birbir- lerine üstünlük sağlamak adına araları- nın açılmasına şaşırıyoruz. Ama her şeye rağmen birbirlerini kuyunun dibine de atmıyorlar. 69