Perspective Perpective Sayi 33 | Page 53

P: Son dizi projenizi onaylamanızın asıl sebepleri de bunlar mı? Z.G: Evet hikâye enteresan geldi, bir de ilk defa büyük birinin annesini oyna- yacaktım. Karakter de yine seyircinin beni görmek istediği gibi baskın bir karakter. Beraber çalıştığım arkadaşım Ferhan Atabeyoğlu o da tiyatro köken- li, o da hoşuma gitti, çocuklar, gençler derken hikayeyi de beğendim. P: Dominant Teyze karakterini yarat- tınız. Diziden sonra da sizle özdeş- leştirildi. Bunun etkileri olumlu mu? Z.G: Bu herhalde bir ömür boyu gide- cek. Hayatımın çok önemli bir kısmını kapsadı. Çok uzun yıllar çalıştım, arada çalışmadığımız zamanlar da oldu ama çok uzun yıllar çalıştık. Çok severek oynadım o rolü. Zaten küçücük bir roldü ilk başladığım zamanlar sonra gi- derek büyüdü. Çok büyük bir keyifle çalıştım. Beraber çalıştığım arkadaşları- mı ve dizinin komedi türünde oluşunu seviyordum. Komediye daha yatkın tar- zım. Dram da güzel tabi ama komedi ritmime daha çok uyuyor diyebilirim. Benim ritmime Dominant Teyze de uyuyordu, hala diyorlar yani. Sonuçta Tatlı İntikam’ı da biliyorlar ama ben hep Çocuklar Duymasın’daki Gönül karakteri olarak kalmışım akıllarda. Yıl- lar boyunca seyirci beni o diziyle tanıdı. Nasıl Friends’deki Jennifer Aniston’a hala Rachel diyorlarsa, onların da öyle Zaman çnde domnant teyze karakter büyümeye başladı çünkü enerjmz tuttu. Tutunca da ş büyüdü. Kartopu yaparken çığ oluşturdu. Sadece benm rolüm değl, tüm roller, dz büyüdü. 49 bir durumu oluyor. Mesela Joey, ben bile Joey diyorum hala. Halbuki başka işler yapıyor. P: Çocuklar Duymasın’dan sonra tekrardan tiyatroya yönelmişsiniz. Bunu seyirciler olarak televizyondan yoruldunuz olarak yorumlayabilir miyiz? Z.G: Aslında alakası yok. O sırada ti- yatro da yapmak istiyorum tabi yine iyi bir proje gelirse. O sırada onlardan tek- lif geldiğinde başka bir şey yoktu, ama olsaydı da yapardım bir şekilde. Mutla- ka zaman ayırırdım. Tabi bu durumda bu dramalarda haftanın altı günü çalı- şılıyor. Uzun bir ara olsa da o hep kal- bimde, yapacağım bir ara. P: Peki hangisi daha baskın? Komedi dizileri mi tiyatro mu? Z.G: Hepsini çok severek yapıyorum ama tiyatronun yeri bambaşka. Bunun sebebi icra ederken canlı hissetmem, o sırada seyirciyle birlikte nefes alıp ver- mem. Müthiş bir adrenalin var. Başka bir dünya diyebilirim. Hepsi oyuncu- luk ama tiyatroda bir sefer oynuyorsun. Dizilerde aynı sahne; bir o açıdan, bir bu açıdan. Bölünmüş oyunculuk diye- lim dizi ve sinemaya. Tiyatroda ise bir bütünsün. P: Konservatuardan sonra bir süre Kanada’da yaşamışsınız. Bu yıllardan bahsedebilir misiniz? Z.G: Evet konservatuardan sonra Bur- sa Devlet Tiyatrosu’nda çalıştım 3 sene. Sonra istifa ettim ve akrabalarımın ya- nına Kanada’ya gittim bir seneliğine. Yurtdışını severim, dünyamı genişleti- yor. Burada imkânlarınız varsa siz de