Perspective Perpective Sayi 33 | Page 46

42 miz siyasi partiler ile yönetilmeye alışkın ülkeler ve 2000 yılından itibaren seçim- leri ambargo havasında geçen, baskı ve sertliğin büyük alkış topladığı Rusya’yı bir kenara bırakalım. Avrupa’da ve dün- yada gözle görülebilecek bir değişim ha- vası mevcut. 2017 yılında gerçekleşecek Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin lideri Marine Le Pen’in yükselişi kayda değer biçimde. Ayrıca 2012 seçimlerinin galibi Sosyalist Parti’nin, François Hollande’ı aday gös- terse de göstermese de ikinci tura kala- mayacağı çok yüksek bir olasılık gibi gö- züküyor. Ada tarafında da durumun pek iç açıcı olmadığı Brexit ile kendini gös- terdi. Öyle ki Avrupa Birliği’nde kalalım kampanyasına destek veren İşçi Partisi milletvekili Jo Cox radikal bir sağcı tara- fından seçime gidilmeden önce öldürül- dü. Buna rağmen referandumdan çıkan sürpriz sonuç ile Avrupa A Birliği’nden çıkma kararı alan Birleşik Krallık’ta, bu karanın mimarlarının da yaşlı seçmen- ler olduğu bilinen bir gerçek. 18-24 yaş arası kesim %75 ile kalalım derken; ülke, 50-64 yaş arası kesimin %56’sının sözüne uyarak gençlerine istemedikleri bir gelecek armağan etti. Şimdi sizi daha fazla kaybetme riskini almadan, cümleyi son bıraktığım yer ile konuları bağlıyo- rum: “Make America Great Again” ne demektir? Bu Amerika’da ne vardı ön- ceden ya da Birleşik Krallık’taki Avrupa Birliği öncesi dönemini “Ah Ah nerede o eski günler” diye anan bu kesimin kast ettiği ne? Amerika’da önceden ne vardı arkadaş, siz neden artık “great” olmadığınızı dü- şündünüz de “Gördüğüm her güzel ka- dını bir yerinden kavramak istiyorum.”, “Kızım aslında kızım olmasa onunla çı- kardım”, “Şu sınıra da bir duvar iyi gider diyorum.” diyen; televizyonlarda millete “kovuldun” demekle ünlenmiş bu adamı lider yaptınız diye sorarlar adama. E sor- r sunlar o zaman; 1-Düşman: Yıllarca Sovyet Rusya’ya karşı soğuk savaşta ne yapmayı plan- lıyor diye oy veren, V Vietnam Savaşı’nı bize kazandırır mı diye sandığa giden, 11 Eylül’ü Iraklıların yanına bırakma- yacaksın herhalde diye politikacı arayan Amerika’nın mevcut elle tutulur bir düş- manı yok arkadaşlar. İŞİD’in doğrudan Amerika’yı hedef almak yerine Avrupa A ve Türkiye üzerinden saldırılarını ger- r çekleştirmesi, eski düşman komünist Küba ile bile oturulup konuşulması, mülteci krizinin hali hazırda sıcak iliş- kilerin bulunmadığı Rusya ve İran’ı kar- r şı karşıya getirmesi, ayrıca Avrupa’ya gitmek için her sonucu göze alan savaş mağdurlarının Atlantik Okyanusu’nu geçme şanslarının olmayışı sonucunda Amerika’nın uzun bir zaman sonra çok net bir düşmanı yoktur. Haliyle bu konu odağında oy veren jenerasyonların mi- rasını taşıyan seçmenin de kafası karış- mıştır.