42
miz siyasi partiler ile yönetilmeye alışkın
ülkeler ve 2000 yılından itibaren seçim-
leri ambargo havasında geçen, baskı ve
sertliğin büyük alkış topladığı Rusya’yı
bir kenara bırakalım. Avrupa’da ve dün-
yada gözle görülebilecek bir değişim ha-
vası mevcut. 2017 yılında gerçekleşecek
Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde
aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin lideri Marine
Le Pen’in yükselişi kayda değer biçimde.
Ayrıca 2012 seçimlerinin galibi Sosyalist
Parti’nin, François Hollande’ı aday gös-
terse de göstermese de ikinci tura kala-
mayacağı çok yüksek bir olasılık gibi gö-
züküyor. Ada tarafında da durumun pek
iç açıcı olmadığı Brexit ile kendini gös-
terdi. Öyle ki Avrupa Birliği’nde kalalım
kampanyasına destek veren İşçi Partisi
milletvekili Jo Cox radikal bir sağcı tara-
fından seçime gidilmeden önce öldürül-
dü. Buna rağmen referandumdan çıkan
sürpriz sonuç ile Avrupa
A
Birliği’nden
çıkma kararı alan Birleşik Krallık’ta, bu
karanın mimarlarının da yaşlı seçmen-
ler olduğu bilinen bir gerçek. 18-24
yaş arası kesim %75 ile kalalım derken;
ülke, 50-64 yaş arası kesimin %56’sının
sözüne uyarak gençlerine istemedikleri
bir gelecek armağan etti. Şimdi sizi daha
fazla kaybetme riskini almadan, cümleyi
son bıraktığım yer ile konuları bağlıyo-
rum: “Make America Great Again” ne
demektir? Bu Amerika’da ne vardı ön-
ceden ya da Birleşik Krallık’taki Avrupa
Birliği öncesi dönemini “Ah Ah nerede o
eski günler” diye anan bu kesimin kast
ettiği ne?
Amerika’da önceden ne vardı arkadaş,
siz neden artık “great” olmadığınızı dü-
şündünüz de “Gördüğüm her güzel ka-
dını bir yerinden kavramak istiyorum.”,
“Kızım aslında kızım olmasa onunla çı-
kardım”, “Şu sınıra da bir duvar iyi gider
diyorum.” diyen; televizyonlarda millete
“kovuldun” demekle ünlenmiş bu adamı
lider yaptınız diye sorarlar adama. E sor-
r
sunlar o zaman;
1-Düşman: Yıllarca Sovyet Rusya’ya
karşı soğuk savaşta ne yapmayı plan-
lıyor diye oy veren, V
Vietnam Savaşı’nı
bize kazandırır mı diye sandığa giden,
11 Eylül’ü Iraklıların yanına bırakma-
yacaksın herhalde diye politikacı arayan
Amerika’nın mevcut elle tutulur bir düş-
manı yok arkadaşlar. İŞİD’in doğrudan
Amerika’yı hedef almak yerine Avrupa
A
ve Türkiye üzerinden saldırılarını ger-
r
çekleştirmesi, eski düşman komünist
Küba ile bile oturulup konuşulması,
mülteci krizinin hali hazırda sıcak iliş-
kilerin bulunmadığı Rusya ve İran’ı kar-
r
şı karşıya getirmesi, ayrıca Avrupa’ya
gitmek için her sonucu göze alan savaş
mağdurlarının Atlantik Okyanusu’nu
geçme şanslarının olmayışı sonucunda
Amerika’nın uzun bir zaman sonra çok
net bir düşmanı yoktur. Haliyle bu konu
odağında oy veren jenerasyonların mi-
rasını taşıyan seçmenin de kafası karış-
mıştır.