88
O gece hiçbiri olamayacağını anlar, Yazar. Issız cadde boyunca bir o yana, bir bu yana yürür durur.
Caddenin başında bir karaltı belirir, kim bilir ne zaman sonra. Gölge ya da karanlıkta kalmış bir nesne değil, ağır ağır hareket eden bir gövdedir bu. Yazar ona doğru sıklaştırır adımlarını. Yaklaştıkça belirginleşir karaltının kimliği. Arabası başındaki bir Tatlıcı’ dır bu. Kurumasınlar diye kaşığıyla tepsideki şerbeti tatlıların üzerinde gezdirmektedir.
Adamın yanında durur, Yazar. Ellili yaşlarda, görmüş geçirmiş biridir. Genellikle Alageyik Sokak’ ın başında bekleyip, geneleve çıkan vatandaşa satış yaptığını, müşterilerinin; yokuşu çıkmadan önce gücünü kuvvetini toplama derdindeki öğrenci, işçi ve taşradan kısa süreliğine gelmiş erkeklerden oluştuğunu anlatır, Tatlıcı. Genelev kapandıktan sonra da arabasını buraya, Yüksekkaldırım’ ın kıyısına park edip, eğlenceden dönenleri beklemektedir.
Yazar, Tatlıcı’ ya bir gecede ne kadar kazandığını sorar. Cüzdanını çıkarır, telaffuz ettiği rakamın tamamını adamın eline sayar. Yağmurluğu kendisine bırakıp, evine gidip dinlenmesini, sabaha karşı gelip arabasını almasını söyler.
Tatlıcı bir paraya, bir Yazar’ ın yağmurdan sırılsıklam olmuş suratına bakar. Üç kağıtçı birine benzemiyordur. Sıcacık evi tüter burnunda. Uykusuzdur da bir gece önceden. Parayı sayıp cebine koyar. Anahtarını çıkarır. Arabayı kaldırım demirlerinden birine zincirleyip asma kilidini takar. Yağmurluğunu Yazar’ a teslim eder. Sabah ezanından yarım saat sonra buluşmak üzere, hızlı adımlarla iskeleye doğru yollanır, tramvayın gerisinde gözden kaybolur.
Yazar, yağmurluğu giyip arabanın başına geçer. Ayağının dibindeki su birikintisinde tatlıcı haliyle göz göze gelir. Kaşığı eline alır. Bir gözü Yüksekkaldırım’ da, tepsideki şerbeti tatlının üzerinde gezdirerek hikayesini beklemeye başlar. P