Perspective 36 A2018-3196-PerspectiveSayi36-DUSUK | Page 87

Nasıl olur da zaman, özgürlüğe dair bunca düşünceyi ters yöne savurur? zık ki herkes için durum aynıdır, çölün efendisini duyan insan gerçekten güçlü olduğu yanılgısına düşer. Bu güç yal- nızca yeni gelmiş olmanın yarattığı bir düştür, sonunda bir gün eskiler gizli dü- ğümlerini öğrenir ve anlarsın ki güç asla birinin elinde sabit değildir. Güç aslında, kimsenin sonsuzluğunda değildir. Bunu nasıl mı anladım Ortiz? Onunla konu- şuyorum. Rüzgârın kumlarla birlikte getirdiği bir ses vardır, iyi dinle. Çölün efendisinden gelen bir ses. O ses der ki ruh, her zaman evin yolunu bulur. Ne ka- dar süre geçtiğine, doğru zaman olup olma- dığına bakmaksızın ruh, evin yolun bulur. Ama şunu merak ediyorum; ruhun evi neresidir? Bu kale mi? Bu taş duvarlar mı? Bizler, bu sahipsiz bu çölün nöbetçi- leri, ruhun evi miyiz? Yoksa onun kalesi miyiz? Kim bilir belki de aklımızı işgal eden bu düşünceler, onun zincirleridir. Belki de bedenin değil, düşüncelerin ru- hunun kalesidir. Efendi cevapları bilmiyor, gülümseme- yi tercih ediyor. Sınıra yakın dolaşan çobanları gösteriyor, yalnızca çölü iz- leyen çobanlar bu sorunun cevabını bilir. Sorularıma boğulan karanlıkta bir ışık yanıyor. Gece olmuş, rüzgâr sesleniyor. Gece gündüz aldırmadan sesleniyor. Dürüst olacağım, bu sabah tanrıyı yara- tan adamlarla tanışmak isterdim. O kadar uzun süredir nöbet tutuyorum ki Ortiz, sonunda bir düşmanın gelip kaleyi ele geçirmesi için gün sayıyorum. Sınırlara uzanan çölün efendisine selam olsun. Artık onu sen de duyuyorsun. P 83