Perspective 36 A2018-3196-PerspectiveSayi36-DUSUK | Page 84

f fenêtre NE?! İSTANBUL’U SEVMEYI ÖĞRENMEK MI? “Taksim bitti, herkes Kadıköy’e akın etti, orası da bozdu, hiç yeşil alan kalmadı nefes alamıyoruz, 20 milyon insan burada ne yapıyoruz? Hepimiz delirdik mi? Yaşanacak gibi değil, çekip gidelim artık bu şehirden,…’’ Ve bu dramatik cümlelerin daha nicesini kurdum, kurdunuz, kurduk. Peki, nereye kadar bu cümleler ağzımızdan çıkmaya, bizler de hiçbir şey yapmamaya devam edeceğiz? Ayris Taban [email protected] I stanbul’da büyümüş olmanıza gerek yok; Pamela’nın dediği gibi bu şehrin sizi hapsetme- si ve kaybetmesi için belli bir süre yeterli. Bu yazı hapso- lanlara ve kaybolanlara hem biraz romantize edilmiş bir İstanbul resmi çizecek, hem gerçek- lerle artık barışmak gerektiğini ha- tırlatacak, çoktan barışmış olanlara da yalnız olmadıklarını söyleyecek. İstanbul’un daha az İstanbul olan fa- kat daha çok huzurlu olan kısmın- 80 “İstanbul’da büyümüş olmanıza gerek yok, Pamela’nın dediği gibi bu şehrin sizi hapsetmesi ve kaybetmesi için belli bir süre yeterli.’’ da, Anadolu Yakası’nda, büyümüş biri olarak İstanbul ile her zaman sevgi ve nefreti iç içe barındıran bir ilişkim oldu ama sonradan farket- tim ki dışarıya yansıttığım sadece İstanbul’un karanlık yüzüydü. Ya- bancı arkadaşlarım ‘’İstanbul nasıl?’’ diye sorduğunda yaptığım şey za- manın çoğunda evimi kötülemekti. Almanya’da doğduğum için döne- ceğim yerin hep Avrupa olduğunu düşündüm. “Yaz gelsin gideceğim, okul bitsin tamamen gideceğim.” Bu düşüncenin kaynağı içimde bu- lundurduğum bir hayranlık ya da Avrupa’nın/Batı ülkelerinin mükem- mel olduğunu düşündüğümden değil, buradan başka herhangi bir yerin daha iyi olacağını düşündü- ğümdendi. Nefes alabilmek için, kendimi ifade edebilmek için ve di- renebilmek için herhangi bir yerin daha iyi olduğunu düşündüğüm- dendi. 2013 yılının Haziran ayından sonra hepimizin umutları birer birer sön- dü ve her şeyin birer birer kaybedi- lip daha da kötüye gittiğini gördük. Ama şunu hep kaçırdık: Ne bu şehir ne de bu ülke hiçbir zaman gün- lük güneşlik, her şeyin mükemmel olduğu bir yer olmadı. Fakat hepi-