S Seyyah
Cebelitarık Yolunda
Güzel bir dosttu veda ettiğim, Sevilla’dan ayrıldım. Andalusia, bambaşka bir
dünya; ama kesinlikle yabancı değildi. Flamenkoyu, kırmızıyı, gitarı kahkahalarla
sarmalayıp veda ettim.
Şahin Başol
[email protected]
Y
eniden güney yönünde yol alma
vaktim gelmişti. Güneş, tepesin-
den düşmeye başlar gibi oldu
ki, artık hava değişmişti. Elgoibar’dan
Madrid’e geçerken fark ettiğim ve koca
coğrafyanın oyuncularından biri, boz-
kırlar, kurak alanlar; yerlerini ağaçlar
alıyordu artık. Uzun yolculuğumu
coğrafik temellere göre ayırma niyetim
olmamıştı. Lakin engelleyemiyordum,
70
Cebelitarık,
bir toprak
ki çocukluk
hayalim,
bir deniz ki
kültürleri
cezbeder.
yolun bu anına kadar hissetmediklerim
açığa çıkıyor, düşünmediklerim kafamı
karıştırıyordu.
Tarifa’ya geldiğimde yersiz olmadığı-
nı kanıtlayan içgüdüsel davranışlarım,
hak ettikleri takdiri kısa sürede aldılar.
Tarifa? Yollarında yeldeğirmenleri olan
şehirdi –ilk bakışta-. İlerledikçe de, dağ-
lardaki kocaman abilerine özenmiş gibi
süratle ve sarsılarak dönen rüzgârgülleri.
Sonrası, sağıma baktım. Tabi ya,
rüzgârın kendisi! Bodur ağaçların
dallarını savuran, rengârenk yelken-
lerle sörfün tadını çıkartan rüzgâr. Ve
de değirmenlerin durduğu dağlardan
daha engin okyanus.
Daha da tadını çıkarmak isterdim,
ama acelem vardı. Neredeyse koşar
adımlarla geçtiğim sokaklar, yol ke-
narında çantamın sarstığı sandalye-