Perspective 36 A2018-3196-PerspectiveSayi36-DUSUK | Page 41

bir tabuya yapıldığı gibi uzak durulur. Tabu, genel olarak iki grupta incelene- bilir: geçici ve sürekli tabular. Sürekli tabular rahipleri, başkanları, ölüleri ve bunlarla ilgili her şeyi kapsar. Ör- nek verilirse Polinezyalı bir kralın do- kunduğu her şeyi hemen Tabu haline getireceğine ve kendisinin kudret ve kuvvet dolu olduğuna inanıldığından, kral yemeğini kendi elleriyle yemez özel bir hizmetkar tarafından yedi- rilirmiş. Bir diğer örnek ise 1887 yı- lında Kamboçya kralının arabasından düşüp bayıldığında krala olan saygı- larından ve aynı zamanda korkuların- dan dolayı kimsenin olaya müdahale etmemesidir. Aslında bu tabulardaki amaç rahip, kral ya da kutsal sayılan kişilerin korunması değil, zayıf halkın bu kişilerin güçlü ve büyülü etkisin- den korunmasıdır. Geçici tabular ise; kadının âdet duru- mu ve lohusalığı, savaşçının seferden önceki ya da seferden sonraki duru- mu, özellikle av ya da sürgün avı ve benzeri işler gibi belli durumlarda olur. Bazı tabular önceleri tabuy- ken sonradan tabu işlevini yitirebilir. Madagaskar’a getirilen ilk atlar, ada- ya sokulan tavşanlar, yeni yiyecek ve içecekler oradaki kabileler tarafından sonradan tabu işlevini yitirmişlerdir. İnsanlar ve nesneler gibi bazı hay- vanlar da tabu özelliği kazanmışlar- dır. Kurtlarla ilgili olan tabu Kazaklar arasında yaygındır. Kazak çocukları kurdun adını söyleyemez. Çünkü eğer söylerse kurdun hayvanlara zarar ve- receği düşünülmektedir. Bir başka hayvanlarla ilgili olan tabu ise yılan- larla ilgilidir. İspanya’da yılan anla- mına gelen “culetra” sözü söylenmez. Yine eski İtalyancadaki “culutra” sözü “yılan” anlamına geldiği için tabu söz- cük sayılır. Ve son olarak Güney Batı Amerika Cherokee yerlileri, birisini yılan soktuğunda: “Yılan soktu” yerine “Ayağına diken battı” der. Bir şey tabu ise aynı zamanda hem kutsaldır hem de tehlikeli ve korkunç. Freud tabunun insanların ‘kutsal kor- ku’ olarak nitelendirdiği şey olduğunu öne sürer. Tabular bastırılmış korku- lardır ve Freud tabuların temelini sap- lantılı nevroz hastalarıyla karşılaştırır. Bu iki durumda da tabular kendiliğin- den oluşur ve bulaşıcıdır. Tabuların nedeni belirsizdir. Bu tabulara uymak içten gelen bir zorunluluktur ve bun- ları asıl yaptıran altında yatan korku- “Yasaklar ve tabular ne kadar çoğalırsa, halk da o kadar fakirleşir. Keskin silâhların adedi çoğaldıkça, düzensizlik de o kadar artar. Zekâ seviyesi yükseldikçe, garip şeyler de o kadar çoğalır. Yasalar çoğaldıkça, hırsızların sayısı da o kadar kabarır.” - Lao Tzu dur. Saplantılı nevroz hastalarında da tabulara uyulmadığı sürece birilerinin zarar göreceği inanışı hakimdir. Hastalarda görülen bir diğer belirti ise “dokunma korkusu”dur. Bu korku yal- nızca bir cisime doğrudan dokunma korkusuyla sınırlı kalmaz biriyle ilişki kurmak gibi dolaylı yoldan olan etki- leşimlerle bile ortaya çıkar. İşte bu bazı ilkel toplumlarda görülen tabu inancı şaşırtıcı bir şekilde toplu- mu birlikte tutmayı başarmıştır ve bu inancın günümüzdeki bazı dinlerdeki davranışların nedeni de olduğu ile- ri sürülmektedir. Hinduizmde kast dışındaki kişilerin din görevlilerine yaklaşamaması, Yahudilikte cumartesi günleri ateş yakılmaması gibi. İlkel kabilelerden çağlarca önde olan modern dünyamızda bile hala bazı benimsenen ideolojilere ve kalıplara dokunulmaması gereken bir işlem gibi davranılmakta, tabunun kılık değiştir- miş hali insanlığın peşinden gelmek- tedir. P KAYNAK Sigmund Freud, Totem ve Tabu Ahmet Güngör, Tabu-Örtmece Sözler Üzerine Totem, Totemizm ve Tabu Üzerine, Hikmet Tanyu 39