Perspective 36 A2018-3196-PerspectiveSayi36-DUSUK | Page 40

D Dosya FREUD VE TABU ÜZERINE “Gerçeğin düşmanı tabular ve inançlardır. Düşünün.” - Friedrich Nietzsche Rana Dağız [email protected] T arih öncesi insanından günü- müzdeki modern insana kadar olan gelişme aşamalarının bü- yük bir kısmını bize bıraktıkla- rı anıtlar, araç gereçler ve sanat eserleriyle anlamış bulunmaktayız. Gü- nümüzde de bir bakıma bu tarih öncesi insanların yaşamını seyredibileceğimiz ilkel kabileler bulunmaktadır. Eğer biz bu kabileleri insanlığın gelişim aşama- sında bir özgeçmiş olarak kabul edersek, bu kabileler üzerinden ahlaki yargıları- mızı da sorgulayabiliriz. Bugün, dünya- da bulunan en ilkel ve en vahşi kabilele- re baktığımızda bile kendi içinde kırmızı çizgilerle işaretlenmiş tabuları olduğunu görüyoruz. İşte Freud tabuları inceler- ken bu kabilelerin değer yargılarından faydalanmış ve kavramı bunun üzerin- den incelemiş. 38 “Yasaklar ve tabular ne kadar çoğalır- sa, halk da o kadar fakirleşir. Keskin silâhların adedi çoğaldıkça, düzensizlik de o kadar artar. Zekâ seviyesi yüksel- dikçe, garip şeyler de o kadar çoğalır. Yasalar çoğaldıkça, hırsızların sayısı da o kadar kabarır.” - Lao Tzu “Tabu” köken olarak Polinezyacadan gelmekte olup “düzen dışı ve yasak” anlamlarına gelmektedir. Kelime olarak “tabu”nun bulunması 18. yüzyıla da- yansa da kavram olarak tabunun aslın- da tarih öncesi çağlara dayandığı ve ilk ceza sistemini oluşturduğu söylenmek- tedir. Nitekim Alman psikolog Wilhelm Wundt da tabuyu açıklarken “insanlığın yazılmamış en eski yasası” ifadelerini kullanmıştır. Tabular kaçınılması zorunlu olan ama belli bir sebebi olmayan yasaklardır. Öyle ki bu yasaklar her ne kadar akla uygun olmasa da ilkel insanların aklına bu davranışların neden koyulduğunu sorgulamak gelmez. Çünkü bu yasaklar onlara benliklerinin bir parçası kadar doğal gelmektedir. Hatta o kadar benim- semişlerdir ki tabulara uymadıklarında birilerinin etkisi olmasa bile otomatik olarak cezalandırılacaklarını düşünmek- tedirler. Öyle ki yasak bir hayvanın etini yiyen suçsuz biri tabuyu yıkmaktan do- layı çektiği acıdan öleceğine inanabilir. Freud tabuların totaliter gücünü şöyle açıklamaktadır: “Tabu dışarıdan (bir oto- rite tarafından) zorla insana kabul ettiri- len ve insanın içindeki en güçlü isteklere karşı duran alabildiğine eski bir yasaktır. Bilinçdışında ise yasağı çiğnemeye yöne- lik son derece güçlü bir istek varlığını sür- dürmektedir.” Tabularla ilgili daha çok şey aydınlandıkça aslında bu tabuların, artık bize başlangıçta sandığımız kadar yabancı olmadığını söyleyebiliriz. Bizim şu an boyun eğdiğimiz baş kaldırmadı- ğımız şeylerin temelinde ilkellerin tabu- sunun güçlü bir ilişkisi elbet vardır. Tabuları totemlerle olan ilişkisiye an- latmak istersek totem kabileye ait bitki, eşya, taş, herhangi bir cisim hatta bir in- sansa, işte bu kutsal cisimlere dokunma- mak yaklaşmamak da tabudur. Genelde bu şeyler daha çok zevk veren ve yapıl- mak istenen şeyler olsa da her zaman öyle değildir. Kirli sayılan, hoş görülmeyen şeyler de bir tabudur. Kirli görülen bir şeye doku- nulduğunda kabilede bunu uzun süren temizleme işlemleri takip eder. “Tabu- nun çiğnenmesi suçlunun kendisini de tabu yapar.” Tabuyu kıran kişiden aynı