Perspective 36 A2018-3196-PerspectiveSayi36-DUSUK | Page 38

D Dosya SIN EMA DA TA B U LA R I YI KANLAR İnsanlık tarihi boyunca var olan kavramlardan biri de tabu. Bu kavram basit olarak yapılmaması, kaçınılması gereken obje veya olayları temsil eder. Günlük hayattan tutun da ekonomik ve kitlesel olaylara kadar yaşantımızı etkiler. Bu yüzden de yansımasını en çok görebileceğimiz alanlardan biri de konusu insan olan sanattır. Bu yazıda 8. Sanat dalı olarak ifade edilen sinema özelinde tabuları yıkan filmlerden bahsedeceğim. Elif Dilara Kara [email protected] Yazıya başlarken belirtmekte fayda oldu- ğunu düşündüğüm şeylerden biri de ta- buların ve tabu kavramının Avrupa’dan ziyade İngiltere ve Amerika sinemasını etkilediği bu sebeple derlediğim filmle- rin Hollywood bazlı olduğudur. Keyifli okumalar. Hakaret ve Küfür Küfür ve kötü sözler sinemanın ilk yılla- rında bir Yunan trajedisinin içindeymiş- çesine gösterilmezdi. Uygun olmayan mekanlar ve olaylar da buna dahildi. Sinemadaki ilk hakaret, kült film Rüzgar Gibi Geçti (1939)’nin final sahnesinde Clark Gable’ın, “Nereye gitmeliyim?” so- rusuna verdiği en az film kadar kült olan “Frankly, my dear, I don’t give a damn” cevabıdır. 36 Cinsellik Cinsellik ve çıplaklık sanatın her dalın- da olduğu gibi sinemada da çok uzun yıllar boyunca tabu olarak kalmıştır. Women in Love (1969): D.H. Lawrence’ın aynı adlı romanında uyarlanan film ilk çıplak erkek gösterimiyle izleyiciyi şa- şırtmayı başarmıştır. Oliver Reed ve Alan Bates’in çıplak güreş maçı sinema- da erkekleri ile ilgili tabuları kadınlara nazaran geç olsa da yıkmıştır. Peeping Tom (1960): 1930’lu yılların or- talarında kadın çıplaklığı yerlileri anla- tan belgesellerle sinemaya girse de tam Hollywood 1934 yılında “ırklararası” ilişkileri yasakladı. Bu o dönemin insanları için büyük bir tabuy- du. olarak girişi Peeping Tom ile 1960 yılını bulur. Filmde Pamela Green’in oynadı- ğı karakterin ölmeden önce göğsünün açılması çıplaklık ile ilgili tabulara baş kaldırıdır. Ne yazık ki bu hamlesi İngiliz yönetmen Michael Powell’ın kariyerini sonlandırmıştır. Ecstasy (1933): Film aslında kadınlarla ilgili iki tabuyu birden yıkıyor. Birinci- si bir kadının çıplak bir şekilde gölde yüzmesi fikri, ikincisi ise pornografik olmayan bir filmde bir kadının sevişme sahnesi çekimi. Sevişme sahnesi çeki- lirken kameranın sadece oyuncu Hedy Lamarr’ın yüzünü çektiğini belirtmekte fayda var. Fireworks (1947): Eşcinsellik 1920’ler- den 1940’lara kadar üstü kapalı olarak gösterildi. Ama bu gösterimler başroller veya ana akım sinema için değildi. 1947’ de çıkan Fireworks ilk açık eşcinsel ka- rakteri ile sinemada bir tabuyu yıkmıştır. Irklararası İlk Öpücük “Irklararası” kelimesini kullanmaktan bile rahatsız olmama rağmen, Türkçede bunu anlatabileceğim başka bir kelime bütünü yok. Irklardan kastım ise siyah ve beyaz tenli insanlar. 1900’lü yılların başında Amerika için büyük bir sorun olsan sınıfsal eşitlik ve adalet kavramları elbette dönemin sinemasına da yansıdı. Hollywood 1934 yılında “ırklararası” ilişkileri yasakladı. Bu o dönemin in- sanları için büyük bir tabuydu. 50’lere gelene kadar bu durum devam etti. Ta ki 1955 yılında Stanley Kubrick’in Killer’s Kiss filminde beyaz bir kadın (Irene Kane) ile siyahi bir adamın (Frank Silve- ra) öpüşmesine kadar. Frank Silvera’nın siyahi bir insana göre açık tenli olması ve filmde siyahi bir karakteri canlan- dırmaması, ana akım sinemanın çok da tepkisini çekmedi. Ancak bu filmden sonra “ırklararası” aşkı anlatan birçok film çekildi. 1957 yılında çekilen Island in the Sun filmi gerçek bir öpücüğe daha da yaklaştı. Filmde başroller sadece ya- naklarını yan yana getirebildiler. Niha- yet 1959 yılına gelindiğinde tabu The Crimson Kimono filmi ile yıkıldı.