D Dosya
SIN EMA DA TA B U LA R I YI KANLAR
İnsanlık tarihi boyunca var olan kavramlardan biri de tabu. Bu kavram basit olarak yapılmaması,
kaçınılması gereken obje veya olayları temsil eder. Günlük hayattan tutun da ekonomik ve kitlesel
olaylara kadar yaşantımızı etkiler. Bu yüzden de yansımasını en çok görebileceğimiz alanlardan biri de
konusu insan olan sanattır. Bu yazıda 8. Sanat dalı olarak ifade edilen sinema özelinde tabuları yıkan
filmlerden bahsedeceğim.
Elif Dilara Kara
[email protected]
Yazıya başlarken belirtmekte fayda oldu-
ğunu düşündüğüm şeylerden biri de ta-
buların ve tabu kavramının Avrupa’dan
ziyade İngiltere ve Amerika sinemasını
etkilediği bu sebeple derlediğim filmle-
rin Hollywood bazlı olduğudur. Keyifli
okumalar.
Hakaret ve Küfür
Küfür ve kötü sözler sinemanın ilk yılla-
rında bir Yunan trajedisinin içindeymiş-
çesine gösterilmezdi. Uygun olmayan
mekanlar ve olaylar da buna dahildi.
Sinemadaki ilk hakaret, kült film Rüzgar
Gibi Geçti (1939)’nin final sahnesinde
Clark Gable’ın, “Nereye gitmeliyim?” so-
rusuna verdiği en az film kadar kült olan
“Frankly, my dear, I don’t give a damn”
cevabıdır.
36
Cinsellik
Cinsellik ve çıplaklık sanatın her dalın-
da olduğu gibi sinemada da çok uzun
yıllar boyunca tabu olarak kalmıştır.
Women in Love (1969): D.H. Lawrence’ın
aynı adlı romanında uyarlanan film ilk
çıplak erkek gösterimiyle izleyiciyi şa-
şırtmayı başarmıştır. Oliver Reed ve
Alan Bates’in çıplak güreş maçı sinema-
da erkekleri ile ilgili tabuları kadınlara
nazaran geç olsa da yıkmıştır.
Peeping Tom (1960): 1930’lu yılların or-
talarında kadın çıplaklığı yerlileri anla-
tan belgesellerle sinemaya girse de tam
Hollywood
1934 yılında
“ırklararası”
ilişkileri
yasakladı. Bu
o dönemin
insanları için
büyük bir tabuy-
du.
olarak girişi Peeping Tom ile 1960 yılını
bulur. Filmde Pamela Green’in oynadı-
ğı karakterin ölmeden önce göğsünün
açılması çıplaklık ile ilgili tabulara baş
kaldırıdır. Ne yazık ki bu hamlesi İngiliz
yönetmen Michael Powell’ın kariyerini
sonlandırmıştır.
Ecstasy (1933): Film aslında kadınlarla
ilgili iki tabuyu birden yıkıyor. Birinci-
si bir kadının çıplak bir şekilde gölde
yüzmesi fikri, ikincisi ise pornografik
olmayan bir filmde bir kadının sevişme
sahnesi çekimi. Sevişme sahnesi çeki-
lirken kameranın sadece oyuncu Hedy
Lamarr’ın yüzünü çektiğini belirtmekte
fayda var.
Fireworks (1947): Eşcinsellik 1920’ler-
den 1940’lara kadar üstü kapalı olarak
gösterildi. Ama bu gösterimler başroller
veya ana akım sinema için değildi. 1947’
de çıkan Fireworks ilk açık eşcinsel ka-
rakteri ile sinemada bir tabuyu yıkmıştır.
Irklararası İlk Öpücük
“Irklararası” kelimesini kullanmaktan
bile rahatsız olmama rağmen, Türkçede
bunu anlatabileceğim başka bir kelime
bütünü yok. Irklardan kastım ise siyah
ve beyaz tenli insanlar. 1900’lü yılların
başında Amerika için büyük bir sorun
olsan sınıfsal eşitlik ve adalet kavramları
elbette dönemin sinemasına da yansıdı.
Hollywood 1934 yılında “ırklararası”
ilişkileri yasakladı. Bu o dönemin in-
sanları için büyük bir tabuydu. 50’lere
gelene kadar bu durum devam etti. Ta ki
1955 yılında Stanley Kubrick’in Killer’s
Kiss filminde beyaz bir kadın (Irene
Kane) ile siyahi bir adamın (Frank Silve-
ra) öpüşmesine kadar. Frank Silvera’nın
siyahi bir insana göre açık tenli olması
ve filmde siyahi bir karakteri canlan-
dırmaması, ana akım sinemanın çok da
tepkisini çekmedi. Ancak bu filmden
sonra “ırklararası” aşkı anlatan birçok
film çekildi. 1957 yılında çekilen Island
in the Sun filmi gerçek bir öpücüğe daha
da yaklaştı. Filmde başroller sadece ya-
naklarını yan yana getirebildiler. Niha-
yet 1959 yılına gelindiğinde tabu The
Crimson Kimono filmi ile yıkıldı.