Perspective 36 A2018-3196-PerspectiveSayi36-DUSUK | Page 24

R

Ropörtaj

NEBIL EVREN ILE FUTBOLDAN HAYATIN GERÇEKLERINE

Spor medyasının samimi, bir o kadar da başarılı moderatörü Nebil Evren ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Futbol ve spor medyası üzerine merak ettiğiniz her şeyi burada bulabilirsiniz.
Burak Yılmaz byilmaz @ gsuik. co
Çağlasu Genç cgenc @ gsuik. co
22
Perspective: İstanbul Üniversitesi İşletme Bölümü’ nü bitirmişsiniz, hedefiniz neydi, hayal ettiğiniz işi mi yapıyorsunuz?
Nebil Evren: Kesinlikle evet, sosyal medya paylaşımlarımda, işle ilgiliyse iki hashtag kullanıyorum: işimi seviyorum, sevdiğim işi yapıyorum. Bu iş benim çocukluk hayalimdi. Özellikle o dönem radyo maçı anlatımlarını dinleyerek televizyondan maçları takip ederek- sporun özellikle futbolun takip edildiği bir evde- büyüdüm. Aslında en büyük hayalim maç anlatmaktı, İlker Yasin gibi Ercan Taner gibi radyo ve televizyonda maç anlatmaktı. Evde piller futbolcu olurdu, küçük boncuklar top olurdu, kaset vardı-siz küçüksünüz hatırlamazsınız- koyup onları kale yapardım. Pillere o dönemin futbolcu isimlerini verip onları oynatır ve halının üstünde maçı anlatırdım. Başlarda iletişim istesem de sürpriz bir şekilde işletme kazanınca boşuna vakit kaybetmek istemedim ve kaydımı yaptırdım. 1997 yılında elime geçen bir fırsatla Kanal D’ de buldum kendimi ve o yıldan beri aralıksız sevdiğim işi yapmaya devam ediyorum.
P.: Türkiye’ de gitgide artan futbol terörü ve fanatikliğini nasıl buluyorsunuz? Bunu değiştirmek için neler yapılmalı?
N. E: Bu çok derin bir konu ve ülkenin ekonomik, sosyolojik, kültürel durumundan, geçmişinden ve bugününden bağımsız irdelenebilecek bir şey değil. Sonuçta şiddet hayatımızın her alanında var. Okulda da ailede de … Bunu sadece futbolda varmış gibi düşünemeyiz. özel olarak futbolda veya spor alanlarındaki şiddeti önlemek için neler yapılabilir? Bir kere kararlı olmak lazım. Bu kararlılık sadece kulüplerin ya da federasyonun değil burada devlet ve il-
Evde piller futbolcu olurdu, küçük boncuklar top olurdu, kasetleri koyup onları kale yapardım. Pillere o dönemin futbolcu isimlerini verip onları oynatır ve maçı anlatırdım halının üstünde.
gili bakanlıkların gerçekten kararlı olması lazım. Spor alanlarına, çoğunlukla erkeklerin oluşturduğu bir deşarj olma alanı gözüyle bakılmaması lazım. Kulüplerin ve medyanın sağ duyulu davranması lazım. Önlememiz için kararlı olmak lazım. Spor alanlarındaki şiddet geçiştiriliyor gibi görüyorum. Cezaların mutlaka şahsileştirilmesi lazım. Yani yapılan şeyin cezai karşılığını alması lazım. Ceza olmadıkça diğer insanlar da bu eylemleri yapmaya devam edecekler. Olayın şöyle bir boyutu da var: eğitim şart bir klişedir, fakat evet öyle. Sonuçta biz spor yapan bir toplum
değiliz, biz sporu izleyen bir toplumuz. Spor yapmadığımız için de sahadakiyle, yedek kulübesindekiyle empati yapma olasılığımız azalıyor. Bu da önemli problemlerden biri. Spor yapan bir toplum olsaydık bunlar azalabilirdi.
P: Futbolda günümüzde çok büyük bir para akışı var. Günümüz futbolunun ekonomik boyutunu değerlendirebilir misiniz?
N. E: Türkiye şu an futbol ekonomisinde Avrupa’ da 6. Sırada, bunun büyük bir kısmını da yayın gelirlerinden karşılıyor. Hala kulüpler devlet desteği bekliyorlar, hala Süper Lig’ in adı SporToto yani bir devlet kurumu. Bu da ekonomiyi doğru yönetmediğimizin göstergesi. Kulüplerin borçları malum. Milyarlarca liradan bahsediyoruz. Çoğu kulübün bilançolarında zarar gösterdiğini görüyoruz. Doğru gitmeyen bir şeyler var neticede. Türk Futbolu ederinin üzerinde bir ekonomi yaratmış durumda. Bunu, o edere yaklaştırmak lazım. Yoksa bu sistem mutlaka çöker.
P: Meslek hayatınızda bir sporcu, teknik direktör, başkan ve ya yorumcuyla yaşadınız unutulmaz bir anınız var mı?
N. E: Maç anlatırken bir kere hoşuma gitmeyen bir durum olmuştu. Galatasaray’ ın Hamburg ile oynadığı maçtı. O sırada Doğan TV’ de çalışıyordum ve o dönemde şiirsel anlatım akımı vardı. Ben de maça hazırlanırken“ Milan Baros aman ne hoş” dedim kendimce. Sonra da bu bana yakışmaz, benim kendi tarzım var dedim. Galatasaray maçta 1-0 öne geçti, sonra Baros ikinci golü attı ve o söz ağzımdan çıktı. Çıkar çıkmaz bir yandan o çoşkuyu yaşıyor ve yaşatmaya çalışıyordum bir yandan da kendime içimden hakaret ediyordum sen nasıl böyle bir şey yaparsın diye.