Perspective 36 A2018-3196-PerspectiveSayi36-DUSUK | Page 64

60
yesini fark etmek ve bu mitlerin tadını çıkarmak.
Mesela, yazın etrafı süsleyen, çiçek açmış yemyeşil ağaçlardan sonbaharda geriye soğuk ve çıplak dallar, dökülmüş kahve kırmızısı yapraklar kalıyor. Kış geldiğinde ise her yer bembeyaz ama yine de karanlık, iç ürpertici, soğuk … Tek bir sene içinde tek bir dünyada yaşanan bu kadar değişiklik, bu olağanüstü döngü eski zamanlarda nasıl karşılanmış, nasıl anlatılmış diye merak edince karşımıza ana kahramanları tanrı ve tanrıçalar olan mevsimlerin oluşumuna dair çok güzel bir hikâye çıkıyor. Gelin beraber anlatalım.
Uzun zaman önce, dünyanın daha bu kadar yaş almadığı, bu kadar yorulmadığı zamanlarda mevsimler diye bir şey yoktu. Yıl boyunca güneşli ve yağmurlu günler birbirine denkti ve tüm canlılarla teker teker Demeter ilgilenirdi. Demeter; mevsim, bereket, tarım, doğa ve anne sevgisinin tanrıçasıdır. Yapılan resimlerden elinde başaklarla sarı saçlı bir kadın olarak, Homeros’ un destanlarından ise“ güzel saçlı kraliçe” ve“ güzel örgülü Demeter” olarak tanıdık bu tanrıçayı. Çiçekleri açtıran, mısırları altın rengine döndüren, tarlalardaki buğdayları olgunlaştıran Demeter’ in çok sevdiği ve bir an olsun yanından ayırmak istemediği bir kızı vardı. Adı Persephone idi, görenleri güzelliğiyle kendisine hayran bırakırdı.
Günlerden bir gün, Persephone arkadaşlarıyla menekşe toplarken birden yer sarsılmaya başladı ve yeryüzü büyük bir gürültüyle ikiye ayrıldı. Ardından, dört siyah atın çektiği bir savaş arabası belirdi ve bu arabadan dışarı sarkan pelerinli bir adam büyük bir hızla Persephone’ yi yakalayıp geldiği çukura geri döndü, yeryüzü tekrar birleşti. Persephone’ den hiçbir iz kalmamıştı, arkadaşları olanları hayretle izlediler ve hemen Demeter’ e anlattılar. Demeter telaşla çayırlara koştu. Etrafta hiçbir şey yaşanmamışcasına derin bir sessizlik vardı, tanrıça acıyla yere çöktü.“ Persephone’ yi kim aldı, kızım neredesin?” diye haykırıp ağlamaya başladı fakat çayırlardan bir cevap gelmedi. Tüm yıl Demeter hayata küstü, elini tabiatın üstünden çekti, çaresizlikle kızının dönüşünü bekledi. Artık yağmurlar yağmıyor, güneş aşırı derecede parlıyor, tarladaki ürünler
Ne var ki Persephone’ nin gidişi yaklaştıkça yapraklar solmaya, doğa içine kapanmaya, yeşiller kahveye dönmeye başladı.
kuruyor, meyveler olgunlaşmıyordu. Zamanla insanlar ve hayvanlar açlıktan ölmeye başladılar.
Durumu fark eden Zeus bir gün Demeter’ i Olympos’ taki sarayına çağırdı. Biz bunları okuduğumuzda sanki bambaşka dünyalardaymışız gibi geliyor, oysa Olympos Yunanistan’ ın kuzeyinde bulunan birçok mitte ana mekân olmuş efsanevi bir dağ, küçük bir dipnot. Biz hikayemize dönelim; Demeter, Zeus’ a bir umut kızının yerini sordu. Zeus tabi ki başından beri biliyordu, sonuçta o tanrıların tanrısıydı.
-Kızın Hades’ in yanında, yeraltı dünyasında, Hades ona deliler gibi âşık ve onu yanına aldı.
Demeter duyduklarını kabul edemedi, en yakın zamanda kızına kavuşmak istiyordu. Bunun üzerine Persephone’ den haber almak, onu geri getirmek için haber tanrısı, ulak ve aynı zamanda arabulucu olan Hermes yeraltı dünyasına yollandı. Hermes, Hades ve Persephone’ yi bir yeraltı bahçesinde otururken buldu. Bahçe çiçekler yerine kristalller ve taşlarla doluydu ve ne yalan söyleyelim, Persephone Hades’ in krallığına çok yakışan bir kraliçe oluvermişti. Hermes Hades’ in çatık kaşlarını görünce Zeus’ un isteğiyle geldiğini söyledi ve Persephone’ nin yanına oturdu, ona nasıl olduğunu sordu.“ İyiyim, Hades bana çok iyi bakıyor, beni çok mutlu ediyor ama hep karanlıkta yaşamak çok zor, çiçek kokusu duymayı, güneşi, rüzgârdan yaprakların sallanışını izlemeyi, annemi çok özledim.” Hades’ in yüzü düşmüştü; Hermes, tanrıdan Persephone’ yi bırakmasını istedi. Bir yandan insanlar her gün ölmeye devam ediyor, Zeus ise Hades’ in kızı bırakması
gerektiğini düşünüyordu. Bunun üzerine Hades’ in aklına Zeus’ un bile itiraz edemeyeceği bir fikir geldi.
Moiraların yani büyük bir dokuma tezgâhı üzerinde geçmiş, şimdiki zaman ve geleceği dokuyan tanrıçaların koydukları kurala göre, birinin yeraltı dünyasını terk edebilmesi için orada hiçbir şey yememiş olması gerekiyordu ve Persephone Hades ile bir narı paylaşmıştı. Bir daha annesini görememek ve yeryüzüne çıkamamak Persephone’ yi çok endişelendiriyordu. Sadece altı nar tanesi yemişti ve bundan dolayı tutsak olmak kabul edilemezdi fakat Hades onu bırakmamakta oldukça ısrarcıydı. Bunun üzerine, Hermes bu çelişkiye çok güzel bir çözüm buldu. Persephone yediği her nar tanesi için yılın altı ayı Hades’ in yanında, geri kalanını annesiyle yeryüzünde geçirecekti.
Persephone eve varınca, her yer çiçek açtı, ağaçlar yemyeşil yapraklarla doldu, filizler toprakta boy gösterdi, elma kırmızısına, buğday altın rengine kavuştu. Yaz boyunca her yer capcanlı, neşe ve hayat doluydu. Ne var ki Persephone’ nin gidişi yaklaştıkça yapraklar solmaya, doğa içine kapanmaya, yeşiller kahveye dönmeye başladı ve Persephone’ nin Hades’ in yanına döndüğü vakit, yani kışın, Demeter ile beraber tüm tabiat kendi içine kapanır, hayata küser. İşte böyle böyle bugüne kadar bu döngü devam etti, Demeter ve kızının ayrılıp kavuşmasıyla mevsimler geldi geçti …
Mitolojik hikâyeler sözlü edebiyattan geldiğinden mevsimlerin oluşumuna dair farklı farklı hikâyeler duyabilirsiniz, ben en sevdiğimi anlattım sizlere. Daha nice hikâyeler, nice mitler var Olympos’ un bulutlarının üstünde, Poseidon’ un okyanuslarında, Hades’ in yeraltı dünyasında ve Antik Yunan sokaklarında; sararmış sayfalarda Pandora saklı, yıllarca süren bir Troya savaşı, Herakles’ in maceraları, Orpheus’ un acısı saklı. Benden tavsiyesi … P
KAYNAK
Yunan Mitolojisi, Anna Milbourne- Louie Stowell, İletişim Yayınları
www. yunanistan. co
https:// okuryazarim. com