04
12
Sohpet...
Ekonomi
Hakan Tarım
[email protected]
RESESYON MU,
DEPRESYON MU ???
Dünya piyasalarında
art arda gelen kötü
haberlerin etkisiyle,
2013 yılına dair olumsuz beklentiler, çok erken
bir şekilde mali piyasalar tarafından fiyatlanmaya
başladı. Spekülatörler Amerika odaklı yeni bir kriz
dalgasının, bir öncekinden çok daha etkili bir şekilde hayatımızı etkileyeceğini savunuyorlar. Aslında
küresel ekonominin yeni bir parasal genişleme tabanı bulmaya yönelik büyük beklentileri vardı ancak
birçok ülkede açıklanan likiditeye yönelik önemli bir
paket yok. Son düzenlenen G-20 zirvesinde ülkelerin büyüme endişeleri dile getirilmişti ve bunun bir
yansıması olarak merkez bankaları dümene geçerek
faiz indirimiyle kemerleri gevşetmeyi uygun buldu.
Dünyada bu tarz çabalar olurken bir önceki seneyi
dünya klasman ında büyüme figürleri anlamında
ikinci sırada geçen ülkemizde, içinde bulunduğumuz yıla dair koyulan hedef aslında reel piyasalarca
çok iyi kavranamamıştı. Bir önceki yıla göre yarı
büyüme hedefi, bizim gibi gelişime aç, genç bir nüfusa sahip ülke için çok büyük bir kontrol gerektiriyor. Merkez Bankası ilk yarısını geçtiğimiz 2012’de
bunu, bana kalırsa çok ciddi olarak uyguladı. Buna
rağmen % 3,2‘yle gerçekleşen ilk çeyrek rakamı,
akmaya çalışan azgın nehrin önüne ne kadar büyük
set koyarsanız koyun fayda sağlamayacağına işaret
oldu. Dördüncü ayla , yedinci ay arasında imalat
endekslerinde, yeni inşaat başlangıçları ve tüketici
endekslerinde yaşanan daralma, reel piyasada acaba
bir durgunluk mu başlıyor sorusunu oluşturdu….
Öncelikle belirtmeliyim ki, gerçek bir durgunluk,
uluslar arası deyimiyle resesyondan bahsetmek için
özellikle iki dönem gerçek anlamda bir küçülme
yaşamak gerekiyor. Bizim durumumuzda böyle bir
şey yok. Avrupa Birliği’nde bozulan güç dengeleri
ve artık çok yüksek sesle tartışılan Euro‘nun, kısa
geçmişinin acı bir sonla biteceği beklentisi, güney
sınırımızdaki sıcak gelişmeler ışığı altında, aslında
Merkez Bankası, Sanayi Bakanı’nın net eleştirisine
rağmen şu ana kadar durumu iyi idare etti gibi
geliyor bana. Özellikle bankaların disponibilite
yükümlülüklerindeki aktif takip, faiz koridorundaki disiplinli uygulamalar neticesinde, olası krize
göre defansif önlemlerini alma konusunda mevcut
şartlara göre mükemmel bir dirayet mevcuttur. Çok
değil 15 yıl önce biri çıkıp IMF’e kredi kullandıracağımızı söylese, hangimiz inanırdık?
Şimdi esas soru; Bundan sonra ne olacak? Cumhuriyet tarihinin en büyük teşvik paketi açıklanmışken, İSO’nun açıkladığı ilk 500’deki firmaların
performans kaybı nasıl telafi edilecek? Acaba çok
iyi uzmanlarca yönetilen bu büyük firmalarda
o nahoş kokuların etkisindeler mi? Yoksa buna
dair farkındalık henüz mevcut değil mi? Büyüme
rakamlarımızı , makro ekonomilerin olumsuzluklarından arındırarak nasıl koruyabileceğiz? Bunu
yorumlamak için kendi ülkemizde yapacağımız uygulamalardan önce, küresel ekonomideki birkaç çok
kritik barajı iyi izlememiz gerektiğine inanıyorum.
www.orsiad.com.tr
Öncelikle, Ağustos ayında ABD merkez bankası
(FED) toplantısından çıkması muhtemel parasal genişleme kararı ve yeni bir likidite paketi haberi tüm
global piyasalar için önümüzdeki dönemde önemli
bir likidite hareketinin müjdecisi olabilir. Hatta ve
hatta bu gerçekleşirse 2009 yılında oyuna geri dönüş misali yine efektif bir bol ve ucuz para dönemi
yaşayabiliriz. Unutmayın, sadece iki hafta önce bu
tarz bir iteleme 4 büyük Avrupa Merkez bankasında da uygulandı ve gecelik borçlanmalarda eksi faizi
gördük !!! Avrupa bu durumu koruyacak konsensüs, büyük ağabeyler küçük ağabeyler dengesi ve
dini korumacılık ilkelerini çalıştırıp , kimilerine göre
sıkıntıları çok büyümüş İspanya, İtalya, Yunanistan
gibi ülkelere gerekli enjeksiyonları yapabilirlerse ,
resim olumlu anlamda değişir.
Merkez Bankası tüm bu gelişmeleri çok yakından
takip ediyor ve elleri bir önceki döneme göre daha
güçlü. Şimdi merakla önümüzdeki dönemde iktidarın önemli isimlerinin Merkez Bankası’nın sıkı para
politikasının abartıldığına dair eleştirisine yönelik
bir hareket gelip gelmeyeceğini bekliyoruz. Politika
faizlerinde herhangi bir değişiklik uygulanacak mı?
Bankaların daha rahat hareket edebilmesi adına
faiz koridoru daraltılacak mı? Şu ana kadar yaklaşık
3,5 puan civarındaki fark hem yabancı para kurunun stabilitesi hem de bankaların kontrollü olması
açısından yeterli oluyordu. Bu denge ne şekilde
bozulacak?
Eğer yukarıda bahsettiğim gibi Amerika Merkez
1 / AĞUSTOS
HAZİRAN 2012
Bankası’ndan olumlu bir haber gelmez, Avrupa
Birliği dağılım sürecini hızlandırırsa, Merkez
Bankası’nın enflasyon ve cari açığa yönelik risklerini
koruma adına sıkı para politikasını arttırarak devam edeceğini düşünüyorum. Enflasyonda hedeflerin aşılmış olması da bu beklentimi destekliyor.
Mevcut iktidarın kendine olan güveni, bir sonraki
yıl yaklaşan seçim nedeniyle kemerleri popülist bir
şekilde gevşetmeden mevcut disiplini korumayı seçebilecektir. Ama bizler bunu reel piyasalarda düşük
perakende hareketliliği ve projeksiyon yaparken çok
daha sıkı kontrol mekanizmaları geçirerek yaşayacağız. Beyaz ve mavi yakalıların tüketime ara vermek
zorunda kalması, yüksek bireysel borçluluk bu sıkı
para politikalarında olağan bir durum. Bu yüzden
en efektif küçülme politikalarına dair, B planlarınızı
elinizin altında tutmanızda fayda var.
Bütün yatırımlarınız ve finansal yönetimlerinize dair, 20 yıldır söylediğim iki altın
kuralı unutmamanızı rica ederim;
1- Finansal yönlendirmeler açısından ,
ASLA PROFESYONELLERE GÜVENMEYİN !!!
2- Stratejik planlarınızda kar/zarar hesaplarınızdaki
gerçekleşmelere sadakatle uyun. Beklediğiniz karı
yaptınız; cebe alın. Zarar gerçekleşti ve Stop Loss
noktanızı buldunuz; kolu kesin .
Göreceksiniz daha kontrol edilebilir ve planlanabilir bir yönetiminiz olacaktır. Bu mübarek ayda bu
tavsiye için de, Hakan kulunuza bir dua çok olmaz
herhalde. Herkese hayırlı Ramazanlar…