Nefes
Çocukluğunu ve gençliğini sokaklarında geçirdiği, sokaklarında koştuğu, sokaklarında düştüğü, ilk bisikletini sokaklarında sürdüğü mahallesine gelmişti yine. Burası onun gizli sığınağı, tek dert ortağıydı. Ne derdi olursa olsun susup saatlerce onu dinlerdi çünkü. Yargılamazdı onu derdini haykırdığı dalgalar, karşı çıkmazdı fikirlerine o koca yaşlı dağlar. Belki de bu yüzden severdi bu sakin mahalleyi.
En güvendiğini, esen sert rüzgarla beraber hırçınlaşan dalgalarıyla köpüren denizi karşısına almıştı. Kafasının her karışık olduğu gün gelirdi buraya. Bilhassa akşamüstleri, paslanmış demirlerine rağmen hala kullanmaya direttiği katlanır sandalyesini alıp kumsala saplardı. Hayatta, o paslanmış demirlerin küçük çakıl taşlarına ve kuma bastığı gibi sert ve emin adımlarla basmak istiyordu. Hayatındaki en keskin virajda, belki en dik yamaçta ve belki de en uçsuz uçurumun dibindeydi. İlerleyeceği düz bir yol veya arkasından onu tutup çekecek bir ele ihtiyaç duyuyordu. Güneş yavaş yavaş dağların ardına saklanırken körfezin ışıkları birer birer beliriyordu. En huzurlu hissettiği, sorunlardan
en çok uzaklaştığı an bu andı. Kuzeyden esen serin poyraz hırçınlığını sürdürüyordu ama gitgide daha çok köpüren deniz ve arkaya doğru savrulan saçları onu huzurlu hissettiriyordu. Bu kadar küçük şeylerden bile mutlu olabilen bir kişi şu koca dünyada mutlu olacak daimi bi şey bulamamıştı. Geleceğe dair oluşturmaya çalıştığı sonu belirsiz yol çoğu zaman onu ummadığı yerlere sürüklüyor, ummadığı insanlarla karşılaştırıyordu. Bu yüzden de hayatta tonla mutlu olunabilecek şey varken tüm bu sebepler gözünü bağlamıştı onun. Düştüğü kuyunun içinden çıkmak için her çırpınışında daha da dibe batıyordu. Yaşam şartlarını bizim bu hale getirdiğimiz şu zorlu hayatta her geçen gün daha da boğuluyordu. Nedendi bu koşuşturmamız, nedendi bunca hırs ve öfke? Birbirimizi sevmek varken niye hırs dolu bakışlar atıyorduk çevremizdekilere? Her gün farklı bir yeri keşfetmek, her gün farklı sokaklarda yeni insanlarla tanışıp, yeni lezzetler tatmak varken olduğumuz yerde bu kısır döngünün içine daha da sokularak dönüyorduk. Tüm bu sonsuz sorular aklından geçerken iyice kararan havanın etkisiyle daha da büyülü hale gelen körfeze doğru baktı. Ardındaki dağlar silinmişti artık bu
54