Aşkın “P” Hali Fuzuli
Gülay Süda
Yaşamının temeli yüreğinde duyduğu derin ve karşılıksız sevgidir.
Platonik aşkı anlayabilmiş en nadir şairlerdendir. Bundandır ki Leyla
ile Mecnun mesnevisini kendisinden daha güzel daha dokunaklı
yazan çıkmamıştır. Nitekim mesnevide Mecnun’u babası düçar
olduğu aşk belasından kurtulması için onu Kabe’ye götürür.
Mecnun Kabe’nin örtüsüne sarılarak şu duayı etmiştir:
‘‘Ya Rab bela-yı aşk ile kıl aşina beni
Bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni’’
Derdiyle hoştur razıdır aşkın elemlerinden, onu hayata bağlayan
sevdiğine kavuşma umududur. Kavuşmanın kendisiyle ilgilenmez
çünkü her kavuşma beraberinde ayrılığı getirir. Kavuşmadan sonra
yaşayacağı ayrılık kat be kat fazla olacağı için muradı kavuşmak
değil, kavuşma hayaliyle bir ömür yanmaktır. Izdırap çekmek, hüzün
ve melankoli şairliğini besleyen yegâne unsurdur. Nitekim bunu da
o meşhur dizesinde:
‘‘Bende Mecnun’dan füzûn aşıklık istidadı var
Aşık-ı sadık menem, Mecnun’un ancak adı var’’
Izdırabını bu derece derin yaşamasının sebeplerinden biri de
Bağdat’ta doğup yaşamış olmasıdır. İstanbul’a uzak yaşamıştır. Bu
sebeple de şiirleri hak ettiği değeri bulamamıştır. Yine de
şiirlerindeki derin lirizm, zengin mana iklimi şairin yaşarken dikkat
çekmesine engel olmamıştır.