Kutlu Bir Kuruluş
Hamide Akkaya
Örneğin Osman Bey’den sonra başa geçen Orhan Bey zamanında
Bursa, İznik, Gemlik, İzmit alınmış; Karesioğulları ve Çimpe Kalesi
alınarak ilerleme ve büyüme devam etmiştir. İlk saray, cami yapılmış;
divan, medrese, vezir ataması, müderris ataması vs. gibi ilklerle
devlet teşkilatlanması yönünde çok büyük ve hızlı adımlar atılmaya
devam etmiştir. Velhasıl, Ertuğrul Bey’den Osman Bey’e kalan miras,
nesiller boyunca aktarılarak, asırlara hükmeden bir cevhere
dönüşmüştür. Ulu bir çınar, benzetmesi yapılır Osmanlı için. Benim
için de öyle. Bilecik ve Söğüt topraklarında kök salan, evveliyatında
köklerini Ertuğrul Bey’in sağlamlaştırdığı, Şeyh Edebali ve Dursun
Fakih gibi âlimlerin rehberliğiyle beslenip büyüyen, kuruluş yoluna
baş koyan Osman Bey gibi bir cengâverle dallanan ve ardından
gelenlerle arşa kadar uzanan ulu bir çınar… “Yıkmak kolay, yapmak
zordur derler.” Zor olanı seçenlerin, kuruluşu kurtuluş olarak görüp,
ilmini, imanını yoluna yoldaş eyleyenlerin tarih sahnesinde aldıkları
roller, ne hoş yazılmış öyle. Yazana, nasip edene şükür olsun.
Bir de yazan, yazdırır da elbet.
Ne yazdırmıştı Yaradan (c.c) hatırlayalım:
“Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.”
“Dön bir bak! Âlim ne söylemiş, ne söylemişse manayı bul onda. Bul
ki unutanlardan olma, hele ki unutulanlar kervanına hiç girme.” diye
yazayım ben de naçizane, bu da, benim nasibim olsun diyerek…