416
Nörolojik Bilimler Hemşireliği: Kanıta Dayalı Uygulamalar
formasyonu olan çocuklar entelektüel açıdan oldukça
kötü prognoz göstermektedir.
Miyelomeningoselden dolayı şant takılan hidrosefalili bir hastanın, şanttan bağımsız yaşaması mümkün görünmemektedir (Thompson, 2004). Dolayısıyla
miyelomeningosel nedeniyle şantı olan hidrosefalili
genç hastaların destek almaları, çocukluk döneminden erişkin döneme geçerken ve daha ileri dönemlerde
düzenli olarak izlenmeleri önem taşımaktadır. Bunun
nedeni yapılan bir çalışmada, spina bifidası ve şantlı
hidrosefalisi olan erişkinlerde şant malfonksiyonuna
bağlı önemli sayıda ani ölüm bildirilmesidir (Tomlinson and Sugarman, 1995). Ayrıca bazı hastaların pediatri servisinden erişkin servisine geçişleri sırasında
düzenli olarak izlenmedikleri ortaya çıkmıştır.
Chiari (tip I) malformasyonunda (CM I) arka beyin
herniasyonu Chiari II malformasyonunda görülenden
daha yüzeysel olmakla birlikte (Şekil 25.1), vakaların
yaklaşık %10’unda hidrosefali gelişmektedir (Lindsay
and Bone, 2004). Bunun nedeni serebellar tonsillerin
herniasyonunun (genellikle foramen magnumun altında yer alır) hem tentoriyal hiatusta hem de bazal
sisternlerde BOS akış yolunun obstrüksiyonuna yol
açmaya yeterli olmasıdır. CM I olan hastalar erişkinlik
döneminde semptomatik hale gelmeden önce yıllarca
asemptomatik kalabilmektedir; ancak MRI’ın bulunmasıyla bu bozukluk daha erken saptanmaktadır.
Akuaduktus stenozu
Fetal büyüme sırasında serebral akuaduktusun (akuaduktus sylvius) yetersiz gelişimi, akuaduktus stenozu
olarak bilinen lumen daralmasına, tıkanmasına veya
çatallanmasına yol açacaktır. Çocukluk çağı hidrosefali
vakalarının %10’u akuaduktus stenozuna bağlı ortaya
çıkmakta ve yetişkinlik döneminde de görülebilmektedir
(Thompson, 2004). Akuaduktus sylvius, dar lumeni nedeniyle, infeksiyon, kanama veya komşu yapılardaki tümörler gibi çeşitli konjenital veya edinilmiş patolojilerden
kaynaklanan obstrüksiyonlara yatkındır. Bu şekilde oluşan hidrosefali, lateral ve üçüncü ventrikülün büyümesi
ve dördüncü ventrikülün ise normal boyutta kalması ile
karakterizedir. Söz konusu durum BT veya MRG ile net
olarak görülebilmektedir. Günümüzde MRG taraması ile
posterior fossa tümörleri veya Chiari malformasyonundan kaynaklananlar gibi farklı akuaduktus stenozu tiplerini birbirinden ayırmak mümkün olmaktadır.
Dandy Walker sendromu
Dandy Walker sendromu sıklıkla hidrosefaliyle ilişkilendirilen bir konjenital beyin malformasyonudur.
Hastaların dördüncü ventrikülünde Luschka ve Magendie forameni yokluğu nedeniyle kistik dilatasyon
bulunmaktadır. Hidrosefali genellikle doğumdan sonra gelişmekte ve vakaların %75’inde üçüncü ayda ortaya
çıkmaktadır (Thompson, 2004). Genişlemiş dördüncü
ventrikül, ventriküler sistemin geri kalanıyla bağlantı
içinde olabilir veya ankiste hale gelip sistemden ayrılabilir. Bu durum ise tedavi yönteminin belirleyicisidir.
Bebeklerde intraventriküler kanama
Germinal matriks, prematüre bebek beyninin yüksek
derecede vaskülarize bir kısmı olup, doğum sırasında ve doğumdan sonraki ilk günlerde yaralanmalara
açıktır. Bunun sebebi prematüre bebeklerin serebral
kan basıncı otoregülasyonundaki yetersizliktir. Bu durum prematüre bebekleri sistemik kan basıncındaki
ani değişikliklere duyarlı kılmaktadır. Hipertansiyon
durumlarında, hassas olan germinal matriks damarları yırtılarak intraventriküler kanamaya (İVK) yol açabilir. Ağırlığı 1500 gramdan az olan prematüre yenidoğanların yaklaşık %45’inde germinal matriks kanaması sebebiyle İVK gelişmektedir. Bu bebeklerin çoğu
asemptomatik kalacak, ancak %20’si hidrosefali geliştirerek şanta ihtiyaç duyacaktır (Thompson, 2004).
Beyin tümörleri
Beynin orta kısmında (Örn; posterior fossa, pineal alan
veya suprasellar bölge) gelişen tümörler, tümör büyümesinin temel etkilerinden önce genellikle obstrüktif
hidrosefaliye ve İKB artışına yol açmaktadır (Chumas
and Tyagi, 2005). Ancak vakaların %80’e kadar varan
kısmında hidrosefali tümörün alınmasıyla tedavi edilebilmekte ve böylece sürekli şant kullanımı önlenebilmektedir (Drake and Sainte-Rose, 1995). BOS’un aşırı
miktarda üretilmesinden kaynaklanan hidrosefali,
koroid pleksustaki tümörlerle bağlantılıdır ancak bu
tip tümörler oldukça nadir görülmektedir.
Menenjit
BOS akış yolundaki enfeksiyon veya inflamatuar süreç ürünleri, BOS emilimini kesintiye uğratarak komünike hidrosefaliye neden olmaktadır. Subaraknoid
aralık, menenjitin akut fazında inflamatuar eksüda
tarafından tıkanmaya özellikle yatkındır. Başarılı
antibiyotik tedavisi sonrasında hidrosefali genellikle
ortadan kalkmaktadır. Ancak kortikal subaraknoid
aralıktaki skarlaşma yüzünden hidrosefali tedaviden
birkaç ay veya birkaç yıl sonra da gelişebilmektedir.
Dolayısıyla, menenjit geçiren hastalarda İKB artışı
belirtilerini izlemek önemlidir. Eğer menenjit tedavisi sub-terapötik veya gecikmiş ise, hidrosefali gelişme
olasılığı daha yüksektir (Thompson, 2004).