Nobel Tıp Kitabevleri | Page 16

BÖLÜM 1 Biyokimya Kavramı Figen Gürdöl Biyokimyanın Tarihçesi “Canlı Kimyası” anlamına gelen Biyokimya terimi, “Biyolojik Kimya” adının kısaltılmasıyla oluşturulmuş ve 19. yüzyıl sonlarına doğru kullanılmaya başlanmıştır. Biyokimyanın isim babası Alman Kimyacı Carl Neuberg, o yıllarda Fizyolojik Kimya denilen bilim dalı için 1903 yılında Biyokimya adını bilimsel literatüre yerleştirmiştir. Biyokimya, canlının yapısını, organizasyonunu ve fonksiyonunu molekül düzeyinde inceleyen bir bilimdir. Birçok temel bilimden kökler alarak büyüyen ve kendi verimli gövdesiyle yeni bilim dallarını besleyip geliştiren biyokimya, bunun gereği olarak diğer bilimlerle anastomoz halindedir. Bununla beraber, sadece biyokimyanın sınırları içerisinde kalan çok önemli konuların varlığı, ona özgün kimliğini kazandırır. Canlı organizmada biyomoleküllerin katıldığı ve değişime uğradığı reaksiyonlar, bu reaksiyonları kataliz eden enzimler, her biri reaksiyonlar dizisinden oluşan çeşitli metabolik yollar, enzimlerin hormonal ve allosterik kontrol mekanizmaları tümüyle biyokimyanın ilgi alanına girmektedir. Bu reaksiyonların yol açtığı kalitatif ve kantitatif değişiklikleri araştıran ve neden-sonuç ilişkisi kurarak hastalıklarla bağlantıyı sağlayan bir bilim olması, biyokimyayı tıp alanındaki gelişmelerin dayanak noktası durumuna getirmiştir. Canlılar önceleri gözle görülebilen yapısal özelliklerine göre sınıflandırılmış; ışık mikroskobunun bulunmasıyla birlikte tüm canlılarda hücre denilen küçük bölümlerin bulunduğu anlaşılmış ve sitolojik çalışmalar üzerinde yoğunlaşılmıştır. Robert Hooke’un 1665 yılında hücreyi görüp tanımlaması, canlı yapının aydınlatılmasında ilk doğru adımlardan biri olması bakımından önemlidir. Canlılığın “hayat iksiri” görevi yapan esrarengiz bir güçten kaynaklandığını savunan vitalizm görüşü, 1897 yılında Eduard ve Hans Buchner’in maya ekstresinin (parçalanmış maya hücresinin) glikozu karbondioksit ve etanole ayrıştırabildiğini gösterdikleri fermentasyon deneyinden sonra geçerliliğini kaybetmiştir. Bu deneyle hücrenin yapısal bütünlüğü bozulduğunda da canlı organizmadaki işlevlerin devam ettiği saptanmış, bunun sonucunda hücre fonksiyonlarının morfolojik özelliklere bağlı olmadığı anlaşılmıştır. Canlılık fonksiyonlarının kimyasal reaksiyonlarla gerçekleştiğinin kanıtlanmasıyla birlikte in vitro (in glass=tüp içinde) deneylerle hücre reaksiyonları incelenmeye başlanmıştır. Biyokimyanın gelişiminde çok önemli bir aşama kontrollü deneylerin yapılmasıdır. 1614 yılında Santorio, ilk kontrollü metabolizma çalışmasını yayınlamıştır (Şekil 1.1). Günümüzde laboratuvar tekniklerindeki gelişmeler, kandan DNA’nın izole edilerek -fotokopi çeker gibi- çoğaltılmasına fırsat vermektedir (Şekil 1.2). Canlılığın Tanımı Kimya biliminin ilgilendiği reaksiyonlar, laboratuvar ortamında pH, sıcaklık, basınç gibi koşulların değiştirilmesiyle gerçekleşir. Biyokimyasal reaksiyonlar ise canlı için uygun fiziksel ve kimyasal koşullarda bir değişiklik olmadan işlemektedir. Bu nedenle önce canlılık kavramını tanımlamak gerekir. Belirli bir yaşam süreci geçiren, bu dönem içerisinde büyüme, gelişme ve çoğalma 3