Bunlar içerisinde en masum olanı hızla artan nüfus
sebebiyle tarımdaki iş gücünün yetersiz gelmesi
sunulmuştur. Buharlı makinenin icadı ile tarımda da
makineleşmeye geçilmesiyle eski usul tarım yapmaya
devam eden kesim, yaptıkları işte daha fazla
direnememiş, kırsal alandan kente hızla göç hareketi
başlamıştır. Sanayi devrimi bir yüzünden bakıldığında
önemli bir modernleşme hareketi olarak görülebilir.
Ancak farklı yüzlerden bakmayı denediğimizde bireylerin yaşadıkları topluma, ailelerine ve en
önemlisi kendilerine uzaklaşmaları ve yabancılaşmalarının da kapısını açmış bir hareketin
adıdır. Göç; sadece mekan olarak kırdan kente, iş olarak tarladan fabrikaya olmakla kalmamış
ahlaki olarak ta kendinden tanımadığı bir iç aleme geçişin adını temsil eder hale gelmiştir.
Kırdan kente göç edenler, alışık olmadıkları hayata uyum sağlamakta ciddi zorluklar çekmiş,
süregelen bir takım alışkanlıklarını sürdürmek üzere gecekonduların hızla artmasını
sağlamışlardır.
Tarımda veya hayvancılıkta üretimin ve tüketimin her basamağında yer alan birey fabrikada
üretimin yalnızca bir ayağında, üretime katkı sağlayıp, üretimin diğer ayaklarını tanımaz hale
gelmiştir. Bunun sonucu yeteneklerini keşfetmesi ya da kendisinin yapabildiği şeyleri
görmesinin de bir nevi önü kesilmiştir.
İnsanın kendine yabancılaşma yolculuğunun burada başladığını düşünüyorum. Bu üretim o
kadar seri yapılıyor ki birey üretimin diğer evrelerini izleyemiyor bile. Çoğu kez ayağına giydiği
ayakkabının tokasını kendisinin ürettiğini bile bilmiyor. Çünkü ne için, kimin için ürettiğini
bilmiyor. Yalnızca üretmesi gerektiği için üretiyor.
Bireyin tüketeceği her ürünün fiyatı belli olduğundan, parasından başka hiçbir şekilde
ihtiyaçlarını giderememe durumu ortaya çıkıyor zamanla. Kas gücü ya da sahip olduğu bir
yetenek ya da elindeki bir ürün ihtiyacını karşılamaya yetmiyor. Ancak ürününü, yeteneğini,
kas gücünü satarak elde ettiği para ile ihtiyacını giderebiliyor. Bu da zamanla beynimize
yalnızca kazanma ahlakının komutunun verilmesine neden oluyor. İnsan sadece kazanmak ve
sahip olmak için çalışmaya başlıyor. Bu durum onu çevresi ile ilişkilerinden de uzaklaştırıyor.
Çünkü hayatta kalabilmek için kazanmaya muhtaç bir insan modeli oluşturuluyor ve zamanla
güzel hasletlerimizi bir bir yollara bırakarak yaşamaya devam ediyoruz. Toplumda herkes bu
yaşam mücadelesi içinde olduğundan, bireyler arasında, önce dahil olduğu toplumdan sonra
aileden sonra da kendisinden uzaklaşma başlamaktadır.
36