Gülden Bayraktar
Kutlu zamanların içerisindeyiz. Rahmet
rüzgarlarının sağanak sağanak üzerimize
yağdığı bu günlerde, Râbbülaleminin her
gün farklı bir ikramı ile karşılaşıyoruz.
Zaman içerisinde kıymetli zamanlar
bahşediyor bize, ömrümüz bereketlensin
diye. Gün içinde yanlışa düşüyoruz.
Akşamına değin mühlet veriyor sol
yanımızdaki yazıcı meleğe olur da hatamızı
farkeder. Döneriz yüzümüzü doğruya diye.
Bu yetmiyor bize gün akşamına değiyor,
eksiklerimizle,
hatalarımızla
birlikte.
Günlerden "Cuma" ikram oluyor o vakit,
hadi artık farkına var seni affedeyim diye.
Cuma da geçip gidiyor ömrümüzden,
sıradanlaştırıyoruz.
Mahsun
oluyor
cumalar geçip giderken. Sonra rahmet
ayları geliyor ardı ardına, bize rağmen bize
yol göstersin diye. İlkbahar hevesiyle
karşılıyoruz bu güzellikleri, söz veriyoruz
her halimize dikkat edeceğiz. Hak'tan
yüzümüzü çevirmeyeceğiz diye... Bir iki
gün derken yine eksiler yazılmaya başlıyor
hanemize, dökülmeye başlıyor güçlükle
biriktirdiğimiz bir kaç güzellikte elimizden.
Mahcup oluyoruz verdiğimiz sözlere,
boynumuz bükülüyor. Rabbimiz yetişiyor
yine ikramlarla güzelliklerle tutuyor
ellerimizden. Rahmet aylarının hakkını
verelim, bizden memnun gitsinler diye
kandiller yakıyor önümüze. Hepsi
birbirinden kıymetli, hepsi birbirinden
güzel
hediyelerle
hanemizi
şenlendiriyorlar.
Regaible
yanmaya
başlayan ilk kandil, Miraçla kulu Rabbine
yaklaştıracak yolların ışığı oluyor. Ardından
"Leyletül Berât" geliyor. Ramazanı şerife
girmeden önce son kandil, son durak...
Bu gece için denilir ki; yeryüzündeki
müslümanların nasıl bayramı varsa,
göklerde meleklerin de iki bayram gecesi
vardır. Biri şaban ayının on beşinci gecesi
berât gecesi diğeri ise kadir gecesidir. Bu
gece yıl içinde işlenen cümle günahlara
kefaret gecesidir der; yine büyüklerimiz.
Bu gece Râbbülaleminin isteyen yok mu
vereyim diye fecir doğana kadar davetine
devam ettiği gecedir.
26