Natura May - June 2011 | Page 36

Biraz kendinizden söz eder misiniz? Gümüş işlemeciliği ve takı tasarımı eğitiminden sonra heykele geçişiniz neden, nasıl oldu? İstanbul’da Endüstri Ürünleri Tasarımı okurken, ikinci sınıfta Londra’ya gitmeye karar verdim ve orada takı tasarımı eğitimi aldım. Döndükten sonra da Kapalıçarşı’da bir atölyede kendi takılarımı yapmaya başladım. Ardından takılarımı galerilerde sergiledim. Bu dönemde mimar dostlarım ile bir gün takılarımın dialarına bakıyorduk ve heykel yapmam konusunda beni çok yüreklendirdiler. Zaten hali hazırda küçük heykeller yapıyordum. Onların da desteğiyle heykel üzerine çalışmaya başladım. PG Art Gallery’deki 10. Kişisel serginiz ‘Tinsel Deneyimler’i henüz gerçekleştirdiniz. Bu işlerinizde fiziksel-tinsel, canlı-cansız gibi zıt kavramların yanı sıra boşluk-kütle ilişkisini ön plana çıkarıyorsunuz. Serginizdeki işlerden ve ortaya koydukları temel meselelerden biraz bahseder misiniz? Tinsel Deneyimler isimli son kişisel sergim dört gruptan oluşuyor: İlki galerinin vitrininde kuş tüylerini pervaneler yardımıyla süreki uçuşturduğum bir yerleştirme... Kuş tüylerini sürekli havada devindirmek epey zorluydu, mühendislerden teknik destek aldım. Hatta bir ara kuş tüyleri galiba sadece kuş kanatlarında uçabiliyormış düşüncesi bile oluştu, neyse sonuçta başardık. Burada pervaneler ve kuş tüylerinin gerilim duygusunun yanında tüylerin sürekli uçmalarıyla her gün farklı görüntüler oluştu. Bu devinim ve görsellik sokaktan geçenler, özellikle de çocuklar için bir çekim alanı oluşturdu. İkincisi galerinin içinde boyları bir metreyi geçen altı adet pürüzsüz, parlak, beyaz renkli polyester heykellerden oluşan bir seri... Bu heykeller benim için mezar taşlarını hatırlatıyorlar ancak büyük olmalarına rağmen hafifler, geçirgenler ve etraflarındaki görüntüleri yansıtıyorlar. Üçüncüsü, küçük boyutlu martı kanatlarını hatırlatan mermer heykellerden oluşan bir düzenleme... Dördüncüsü ise uçan martıların silikleşmiş görüntülerinin kolajlanmasıyla oluşan bir videonun projeksiyonla duvara yansıtılmış görüntüsü... Sürekli tekrar eden bu görüntü farklı boyutlu ve malzemeli heykeller arasında bağ kurarken hipnotize etme özelliği de gösteriyordu. Kanat SeriSi’nden mermer heykelcikler marble statuettes from the Wing series. Günnur Özsoy’s journey into sculpture-making started with her Industrial Design education in Marmara University. She spent her second year in England learning about jewellery design, and came back to produce her own jewellery line in a workshop in the Istanbul Grand Bazaar. Her architect friends who were looking at slides of her designs encouraged her to start sculpting, an art towards which she has always had a flair. While Özsoy was studying in Marmara University, her visits to the graveyard of Eyüp had a tremendous influence on her works. Dr. Marcus Graf states that “for Özsoy [the graveyard] resembled a sculpture garden, where stories melt with histories. As Istanbul did not have any real art museum then, she understood the graveyard as an open-air museum. There, especially the craft and formal beauty of the tombstones fascinated her. Later, the personal experience of loss and grief made her think about the fact that everybody has a tombstone ready waiting for him/her.” Günnur Özsoy’s most recent exhibition “Spiritual Experiments” (Tinsel Deneyimler) displays contemporary sculptures that raise existential questions. The open space of the gallery manipulated by notions of tombstones and wings, and the relations of the ground, the sculpture works and the wind give the visitors a chance to look through the limitless doors of perception and aim to enrich them spiritually, philosophically and intellectually. The artist’s works that diverge from rational linearity and differ from minimalism in narrative dimension are best described as “organic” forms. The Spiritual Experiments exhibition consists of one installation, two series of sculptures, and one video. The installation of white bird feathers flying with the wi nd produced by fans, exudes an ethereal beauty. The first sculpture series inspired by MAYIS-HAZİRAN / MAY-JUNE 2011 • NATURA 39