Natura May - June 2011 | Page 30

P arçadan bütüne varışın hikayesini en güzel anlatan sanat dallarından biri olan mozaik, bütünün bütünlüğünü değil, her bir parçanın biricikliğinin ve tekilliğinin altını çizdiği kadar farklılıkların ahengini ve uyumunu da gözler önüne seriyor. Mozaikte sanatçının yerleştirdiği her bir parça, varlığının ve anlamının diğer parçalar ile olan ilişkisine bağlı olduğunu anımsatır. Eserin bütünü ise benzer bir ilişkiyi mekan üzerinden kurgular. Mekanın farklı yüzeylerini kanvas olarak kullanan mozaik uygulamaları, ‘alan’ın ‘yer’e dönüşmesinde önemli bir rol üstlenir. Eski çağlardan beri yapıların hem iç, hem de dış yüzeylerini süsleyen mozaikler mekanın tanımlanmasında önemli katkı sağlamıştır. Yapı ile mekan, strüktür ile dekorasyon arasında bir arayüz olarak işlev gören mozaikler mekansal hiyearşinin tanımlanmasında azımsanamayacak bir role sahiptir. Mozaiğin GeçMişi Mozaik terimi Antik Yunan’da Muses’e adanmış mağaraların dekore edilmesine verilen isim olan ‘mousa’ kelimesinden türetilmiş ve Latince’ye ‘musaicus’ olarak evrilmiştir. Mozaik uygulamaları dayanıklılığı ve uzun ömürlü oluşu ile farklı dönemlerin estetik, renk, figür ve mekan anlayışları ile ilgili önemli bilgiler veriyor. Özellikle her bir mozaik parçasının, cam, kaya, mineral gibi doğal ve son derece sağlam malzemeden üretiliyor olması bu sanatın çok eski dönemlerden günümüze orijinal renk ve dokusunu koruyarak gelmesine olanak sağlamıştır. Bilinen en eski mozaik uygulamaları Mezopotamya’da M.Ö. 4. ve 3. binyıllara ait kırmızı, siyah ve beyaz renklere boyanmış pişmiş toprak parçalarından (terracotta) yapılmış buluntular. M.Ö. 17. ve 11. yüzyıllara gelindiğinde ise mozaik Yunan Yarımadası ve Girit’de yaygın olarak kullanılmaktaydı. Mozaiklerin mimari anlamda iç ve dış mekanlarda kullanımı, siyah ve beyaz çakıltaşlarının zemin ve yüzeylere uygulanması şeklinde ortaya çıkmıştır. MÖ 5. yüzyıldan başlayarak, Antik Yunan mozaikleri dekoratif bir yapıya kavuştu ve geometrik desenler ve figürler kullanılmaya başlandı. MÖ 3. yüzyılla beraber düzgün kesilmiş T he art of mosaic tells us a story by creating a whole through each unique piece of mosaic tile. A harmony emerges from this union of differences. None of the pieces are meaningful by themselves, their importance originating from their relations to the other mosaic tiles. In turn the complete mosaic panel itself attains meaning through its connection to its context and surroundings. The architectural context is the canvas for the mosaic, redefining the concept of an “area” into a “place.” Ever since antiquity, mosaics have been applied in this way to both interior and exterior spaces enhancing the character of floors, walls and ceilings. Mosaics as an interface between structure and interior decoration become a latent form of architecture expressive of the spatial hierarchies of buildings. a History of Mosaics The term “mosaic” originated through the ancient Roman Muses, for whom caves were decorated with an act called “mousa,” transformed later into Latin as “musaicus.” Because of their durability, applications of mosaics from the Roman period on tell us of the artistic contexts of many different eras in a direct and vibrant way. Made out of resilient natural materials such as glass, rock, or minerals, each mosaic tile called “tesserae” preserves its original color and texture expressing the aesthetics and symbols of different time periods. The oldest known mosaic applications go back to Mesopotamia, 3rd - 4th centuries, BC, with “terracotas” made out of colored pieces of baked clay, commonly used in the Greek Peninsula and Crete dating MAYIS-HAZİRAN / MAY-JUNE 2011 • NATURA 33