P
arçadan bütüne varışın hikayesini en güzel anlatan sanat
dallarından biri olan mozaik, bütünün bütünlüğünü değil,
her bir parçanın biricikliğinin ve tekilliğinin altını çizdiği kadar
farklılıkların ahengini ve uyumunu da gözler önüne seriyor.
Mozaikte sanatçının yerleştirdiği her bir parça, varlığının ve
anlamının diğer parçalar ile olan ilişkisine bağlı olduğunu anımsatır.
Eserin bütünü ise benzer bir ilişkiyi mekan üzerinden kurgular.
Mekanın farklı yüzeylerini kanvas olarak kullanan mozaik uygulamaları,
‘alan’ın ‘yer’e dönüşmesinde önemli bir rol üstlenir. Eski çağlardan beri
yapıların hem iç, hem de dış yüzeylerini süsleyen mozaikler mekanın
tanımlanmasında önemli katkı sağlamıştır. Yapı ile mekan, strüktür ile
dekorasyon arasında bir arayüz olarak işlev gören mozaikler mekansal
hiyearşinin tanımlanmasında azımsanamayacak bir role sahiptir.
Mozaiğin GeçMişi
Mozaik terimi Antik Yunan’da Muses’e adanmış mağaraların dekore
edilmesine verilen isim olan ‘mousa’ kelimesinden türetilmiş
ve Latince’ye ‘musaicus’ olarak evrilmiştir. Mozaik uygulamaları
dayanıklılığı ve uzun ömürlü oluşu ile farklı dönemlerin estetik, renk,
figür ve mekan anlayışları ile ilgili önemli bilgiler veriyor. Özellikle her
bir mozaik parçasının, cam, kaya, mineral gibi doğal ve son derece
sağlam malzemeden üretiliyor olması bu sanatın çok eski dönemlerden
günümüze orijinal renk ve dokusunu koruyarak gelmesine olanak
sağlamıştır. Bilinen en eski mozaik uygulamaları Mezopotamya’da
M.Ö. 4. ve 3. binyıllara ait kırmızı, siyah ve beyaz renklere boyanmış
pişmiş toprak parçalarından (terracotta) yapılmış buluntular. M.Ö. 17.
ve 11. yüzyıllara gelindiğinde ise mozaik Yunan Yarımadası ve Girit’de
yaygın olarak kullanılmaktaydı. Mozaiklerin mimari anlamda iç ve dış
mekanlarda kullanımı, siyah ve beyaz çakıltaşlarının zemin ve yüzeylere
uygulanması şeklinde ortaya çıkmıştır. MÖ 5. yüzyıldan başlayarak, Antik
Yunan mozaikleri dekoratif bir yapıya kavuştu ve geometrik desenler ve
figürler kullanılmaya başlandı. MÖ 3. yüzyılla beraber düzgün kesilmiş
T
he art of mosaic tells us a story by creating a
whole through each unique piece of mosaic
tile. A harmony emerges from this union of
differences. None of the pieces are meaningful
by themselves, their importance originating from
their relations to the other mosaic tiles. In turn the
complete mosaic panel itself attains meaning through its
connection to its context and surroundings.
The architectural context is the canvas for the mosaic,
redefining the concept of an “area” into a “place.”
Ever since antiquity, mosaics have been applied in this
way to both interior and exterior spaces enhancing
the character of floors, walls and ceilings. Mosaics as
an interface between structure and interior decoration
become a latent form of architecture expressive of the
spatial hierarchies of buildings.
a History of Mosaics
The term “mosaic” originated through the ancient
Roman Muses, for whom caves were decorated with
an act called “mousa,” transformed later into Latin as
“musaicus.” Because of their durability, applications
of mosaics from the Roman period on tell us of the
artistic contexts of many different eras in a direct and
vibrant way. Made out of resilient natural materials
such as glass, rock, or minerals, each mosaic tile called
“tesserae” preserves its original color and texture
expressing the aesthetics and symbols of different
time periods. The oldest known mosaic applications
go back to Mesopotamia, 3rd - 4th centuries, BC, with
“terracotas” made out of colored pieces of baked clay,
commonly used in the Greek Peninsula and Crete dating
MAYIS-HAZİRAN / MAY-JUNE 2011 • NATURA 33