Tasarım/Design
The House Hotel Bosphorus
The House Hotel zincirinin son projesi The House Hotel Bosphorus,
Ortaköy House Café’nin de içinde bulunduğu tarihi Simon Kalfa
binasında bulunuyor. Bina, adını Osmanlı Sarayı’nın mimarı olmasıyla
duyurmuş olan Balyan ailesinden alıyor. Otelin tasarım yaklaşımı,
tarihi bir binada saray hissi yaratılması fikrinden yola çıkıyor. Konfor
ve lüks odaklı mekanı, klasik izler taşıyan modern bir butik otel olarak
tanımlamak mümkün.
Autoban’ın artık alamet-i farikası haline gelen mermer, pirinç ve
ceviz malzeme seçimi, burada da karşımıza çıkıyor. Eskiyle yeniyi 1000
metrekarelik bu binada birleştiren Autoban, lineer plan şemaları içinde
dairesel formlar uygulayarak zıtlıkları ön plana çıkarıyor. Mobilya ve
aydınlatma elemanlarında kullanılan oval formların yanında zemin
marküteri uygulamasında ve koridor holü ile misafir oda zemin
halılarında görülen üç boyutlu küp deseni ve bunun yanında duvarları
yükselten bezemeli dekoratif dokular, otelin ilgi çekici detayları
arasında.
Girişteki özel tasarım ferforje kapı, misafirleri resepsiyon ve karşısındaki
lobiye getiriyor. Birinci katta, otelin restoran ve barı, spor salonu,
spa, lounge alanı ve konferans salonu yer alıyor. Ortaköy’ün diğer
tarihi binalarıyla uyum sağlamak amacıyla dış cephesi ve kat yapısı
korunarak dört normal kat ve bir çatı katından oluşan binanın diğer
katlarında 23 adet süit bulunuyor. Dört normal katın her birinde beş
oda yer alıyor. Çatı katında ise diğer odalardan daha geniş ve muhteşem
Boğaz manzaralı özel teraslara sahip üç süit var. Odaların her biri, oda
numaralarının yanı sıra çevredeki tarihi binalardan esinlenen özel
isimlere de sahip. Odalardaki kapı ve pencere doğramaları orijinaline
sadık kalı