Natura May - June 2011 | Page 10

Küratör bunu şöyle açıklıyor: “Bugün pek çok değerli mimarımızın eserlerini görebilmemiz mümkün değil çünkü bu mimarların işleri kültürel varlık olarak korunmamış. Selçuk Milar, Rüknettin Güney gibi önemli mimarların işleri akademik çevreler dışında hatırlanmıyor... Bugünün mimarlarının eserlerinin geleceğe taşınması için, kendileri dışında insanlar ve koleksiyonerler açısından maddi anlamda bir değeri olursa korunur diye düşünüyorum. Eserlerin satılık olma sebeplerden biri, bu uzun vadeli mimarlık hafızamızı oluşturmak.” residential project in Istanbul. In an age of digitalism, hand drawings continue their significance in the architectural world as could be seen in perspectives and sketches by architects such as Han Tümertekin, Emre Arolat, Cengiz Bektaş, Sema Topaloğlu, Yıldırım Kocacıklıoğlu, Mehmet Kütükçüoğlu, Ertuğ Uçar, Kerem Erginoğlu, Kaya Arikoğlu, Arzu Nuhoğlu and Arif Özden. Türkiye’de mimari durum “The level of visual creativity of Turkish architects largely goes unnoticed because we only see the completed works or computer renders of buildings’ finished looks. This exhibition provides collectors and visitors with a chance to see how architects work and the larger notion of creativity that goes into the process of architecture, ” says Karakuş. He added, “A group including Alexis and Murat Şanal from Şanal Architecture, Şulan Kolatan and William MacDonald from KolMac, Emir Uras, Durmuş Dilekçi, Fikret Sungay and Salih Küçüktuna of Uras+Dilekçi, Nazlı Gönensay, Gökhan Avcıoğlu, Nilüfer Kozikoğlu, Tanju Özelgin and Nevzat Sayın have works in the exhibition that convey the detailed geometric and formal vocabularies they work with to create built forms.” an exHıBıTıon oF THougHT ProceSSeS Gökhan Karakuş, son yıllarda Türkiye inşaat sektöründe yaşanan hızlı çıkış sırasında, topluma sağlanacak genel fayda ve uzun dönemli kültürel etkinin de değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor, “İronik olarak, Bizans ve Osmanlı’dan kalan mimari eserleri görmek isteyen milyonlarca turisti çeken İstanbul’da, bugün bu tipte önemli eserler inşa edilmiyor. İstanbul hakkında yapılan onca konuşma ve tanıtıma rağmen, mimari alanda malesef uzun dönemli fayda sağlayacak önemli bir gelişme gözlenmiyor. Bugünkü gidişatın sonucunda, 50 – 100 sene sonra alışveriş merkezi ve yerleşim yeri görmeye mi insanları buraya çekeceğiz? Oysa ki, Katar’daki modern müze, Paris’teki parklar, Sevilla’da bir pazar yerinin üstüne inşa edilen mimari yapı gibi eserler, hem kamusal fayda sağlayan hem de ticari getirisi olan eserlerdir. Mimari ve yapılı çevre konuları, yalnızca inşaat şirketleri, devlet kurumları ve hatta mimarlarla sınırlı değil, çok daha geniş bir çerçevede ele alınmalı. Mimari herkesle ilgilidir, çünkü herkes içinde yaşar. Herkes etrafına bakıp, düşünmeli; “Burası benim gerçekten yaşamak istediğim türden bir yer mi? Başka alternatifi yok mu? Bu serginin de amacı tam olarak bu; ziyaretçilerin mimari hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını ve içinde yaşadıkları çevreyi bu gözle sorgulamalarını sağlamak.” an arcHıTecTural memory TranScendıng academıc cırcleS In addition to exposing a larger public to architecture the exhibition presented one of the rare opportunities, to purchase work by these architects. In part the reasoning behind this “sale’s objective” was to create architectural memory through a sense of private ownership of architectural history within Turkish society. This goal was to go beyond academic circles to create the basis for the further appreciation by the greater public of the works of these architects. “Today many valuable works of our architects are nowhere to be seen because they haven’t been preserved as cultural heritag e. Architects from Turkey’s past such as Selçuk Milar and Rüknettin Güney, in their time, were as well known as today’s important names such as Nevzat Sayın and Emre Arolat, but their projects are not remembered. We thought that such valuable works would be protected and carried into the future by collectors or institutions if the works had a monetary value ,” adds Karakuş. The prices of original pieces in the architecture section of the exhibition range between 600 and 20000 TL. arcHıTecTure ın Turkey, now The architectural work of the exhibition was meant to raise questions and concerns about the disparity between what is and what could be, as it applies to the built environment in Turkey today. The exhibition attracted attention to the downside of short-term solutions undertaken in the public construction sector, where architects have had difficulty making their creative voices heard. The 1st Istanbul Summer Exhibition is a milestone in thinking bigger and better in an important time in Turkey’s history, this time towards a broader understanding in architecture. MAYIS-HAZİRAN / MAY-JUNE 2011 • NATURA 13