Küratör bunu şöyle açıklıyor: “Bugün pek çok değerli mimarımızın eserlerini
görebilmemiz mümkün değil çünkü bu mimarların işleri kültürel varlık olarak
korunmamış. Selçuk Milar, Rüknettin Güney gibi önemli mimarların işleri
akademik çevreler dışında hatırlanmıyor... Bugünün mimarlarının eserlerinin
geleceğe taşınması için, kendileri dışında insanlar ve koleksiyonerler
açısından maddi anlamda bir değeri olursa korunur diye düşünüyorum.
Eserlerin satılık olma sebeplerden biri, bu uzun vadeli mimarlık hafızamızı
oluşturmak.”
residential project in Istanbul. In an age of digitalism,
hand drawings continue their significance in the
architectural world as could be seen in perspectives
and sketches by architects such as Han Tümertekin,
Emre Arolat, Cengiz Bektaş, Sema Topaloğlu, Yıldırım
Kocacıklıoğlu, Mehmet Kütükçüoğlu, Ertuğ Uçar, Kerem
Erginoğlu, Kaya Arikoğlu, Arzu Nuhoğlu and Arif Özden.
Türkiye’de mimari durum
“The level of visual creativity of Turkish architects largely
goes unnoticed because we only see the completed
works or computer renders of buildings’ finished looks.
This exhibition provides collectors and visitors with a
chance to see how architects work and the larger notion
of creativity that goes into the process of architecture,
” says Karakuş. He added, “A group including Alexis
and Murat Şanal from Şanal Architecture, Şulan Kolatan
and William MacDonald from KolMac, Emir Uras,
Durmuş Dilekçi, Fikret Sungay and Salih Küçüktuna of
Uras+Dilekçi, Nazlı Gönensay, Gökhan Avcıoğlu, Nilüfer
Kozikoğlu, Tanju Özelgin and Nevzat Sayın have works
in the exhibition that convey the detailed geometric
and formal vocabularies they work with to create built
forms.”
an exHıBıTıon oF THougHT ProceSSeS
Gökhan Karakuş, son yıllarda Türkiye inşaat sektöründe yaşanan hızlı
çıkış sırasında, topluma sağlanacak genel fayda ve uzun dönemli kültürel
etkinin de değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor, “İronik olarak, Bizans ve
Osmanlı’dan kalan mimari eserleri görmek isteyen milyonlarca turisti çeken
İstanbul’da, bugün bu tipte önemli eserler inşa edilmiyor. İstanbul hakkında
yapılan onca konuşma ve tanıtıma rağmen, mimari alanda malesef uzun
dönemli fayda sağlayacak önemli bir gelişme gözlenmiyor. Bugünkü gidişatın
sonucunda, 50 – 100 sene sonra alışveriş merkezi ve yerleşim yeri görmeye
mi insanları buraya çekeceğiz? Oysa ki, Katar’daki modern müze, Paris’teki
parklar, Sevilla’da bir pazar yerinin üstüne inşa edilen mimari yapı gibi
eserler, hem kamusal fayda sağlayan hem de ticari getirisi olan eserlerdir.
Mimari ve yapılı çevre konuları, yalnızca inşaat şirketleri, devlet kurumları
ve hatta mimarlarla sınırlı değil, çok daha geniş bir çerçevede ele alınmalı.
Mimari herkesle ilgilidir, çünkü herkes içinde yaşar. Herkes etrafına bakıp,
düşünmeli; “Burası benim gerçekten yaşamak istediğim türden bir yer mi?
Başka alternatifi yok mu? Bu serginin de amacı tam olarak bu; ziyaretçilerin
mimari hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalarını ve içinde yaşadıkları
çevreyi bu gözle sorgulamalarını sağlamak.”
an arcHıTecTural memory TranScendıng
academıc cırcleS
In addition to exposing a larger public to architecture
the exhibition presented one of the rare opportunities,
to purchase work by these architects. In part the
reasoning behind this “sale’s objective” was to create
architectural memory through a sense of private
ownership of architectural history within Turkish society.
This goal was to go beyond academic circles to create the
basis for the further appreciation by the greater public of
the works of these architects.
“Today many valuable works of our architects are
nowhere to be seen because they haven’t been
preserved as cultural heritag e. Architects from Turkey’s
past such as Selçuk Milar and Rüknettin Güney, in their
time, were as well known as today’s important names
such as Nevzat Sayın and Emre Arolat, but their projects
are not remembered. We thought that such valuable
works would be protected and carried into the future
by collectors or institutions if the works had a monetary
value ,” adds Karakuş. The prices of original pieces in the
architecture section of the exhibition range between 600
and 20000 TL.
arcHıTecTure ın Turkey, now
The architectural work of the exhibition was meant
to raise questions and concerns about the disparity
between what is and what could be, as it applies to
the built environment in Turkey today. The exhibition
attracted attention to the downside of short-term
solutions undertaken in the public construction sector,
where architects have had difficulty making their
creative voices heard. The 1st Istanbul Summer Exhibition
is a milestone in thinking bigger and better in an
important time in Turkey’s history, this time towards a
broader understanding in architecture.
MAYIS-HAZİRAN / MAY-JUNE 2011 • NATURA 13