Natura March - April 2012 | Page 56

Projeler/Projects: Bodrum yüzme havuzlarına ve zeytin ağaçlarının gölgelendirdiği kekik kokulu teras bahçelere sahip 36 taş evde ağırlıyor. Büyüklükleri 70-90 m2 arasında değişen evlerin zeminlerinde beyaz mermer, tavanlarında ise maun kullanılmış. Banyolar ise tepe açıklıklarıyla geleneksel Türk hamamlarına gönderme yapıyor. Yatak odaları ile banyoları birbirine bağlayan Bursa kemerleri ve banyo tavanlarındaki “fil gözü” adı verilen aydınlatma delikleri yapıların tasarımındaki Osmanlı etkilerinden bazıları. Amanruya’nın sembolü olan kısa mermer sütunlar ile çevrili bulunan mangal kömürlü gelenksel şömineler -Topkapı Sarayı’nda bulunan benzerleri gibi- serin aylarda odaları ve terasları ısıtmak için kullanılıyor. Evlerin ve sosyal alanların tavanlarında koyu strüktürel ahşap kullanılırken, lounge ve restoranlarda 13. ve 14. yüzyılın marangozluk detayları ve süslemeleriyle üretilmiş yapısal ahşap sütunlar bulunuyor. Beyaz badanalı yüzeyler ve beyaz Muğla mermeri, koyu renkli tavanlarla çarpıcı bir kontrast yaratıyor. İç mekanlarda renk olgusu sadece pencerelerden yansıyan görüntülerle, misafirlerin hareketleriyle ya da zaman zaman sergilenen sanat eserleriyle sağlanıyor. Amanruya’nın dört tarafı deniz manzaralı restoranlarla çevrelenmiş 50 metrelik havuzunda Antalya bölgesinden getirilerek kullanılmış olan yeşil mermerler Ege denizinin derinliklerinden farklı tonlar yansıtıyor. Tatil köyünde kull anılan taş ve mermerlerin tamamı yerel olarak üretilmiş. Zeminde kullanılan beyaz Muğla mermerler de buna dahil. Tüm yürüme yolları ve yapıların cephelerindeki pencereler elle yerleştirilmiş çakıl taşları ile kaplanmış. Villalara giden yolların kenarlarındaki taş duvarlar da yerli ustaların emeği. Geleneksel Kilis evlerinden esinlenilerek yapılan ve “Barbakan” adı verilen cephelerdeki direnaj delikleri, rüzgarın ve yağmurun yönünü değiştirdiği gibi, günışığının iç mekanlara dramatik bir etkiyle nüfus etmesini sağlıyor. Amanruya’nın yer aldığı vadi, baharda enfes kır çiçekleriyle dolup taşarken, aynı zamanda orkide, incir ve keçiboynuzu ağaçları ile 300 yıllık zeytin ağaçlarına da evsahipliği yapıyor. Ekim yağmurlarının ardından hasat edilen zeytinler otelin kendi üretimi olan zeytinyağlarının yapımında kullanılıyor. 56 NATURA • MART-NİSAN / MARCH-APRIL 2012 Bir Akdeniz köyünün sıralı evlerinin mimarisi çağdaş yaşama uyarlanıyor. The architecture of a series of cottages in the form of a Mediterranean village is adapted to contemporary lifestyles. of the other Ottoman influences on the building design. Turkish mangal charcoal fireplaces – similar to those found in Topkapı Palace in Istanbul - warm the rooms and terraces in the cooler months and are flanked by Amanruya’s signature short marble pillars. Dark structural wood was used on the ceilings in both the guest cottages and public areas. The structural wooden pillars in the lounges and dining rooms have the carpentry details of 13th and 14th century Anatolian precedents. Additional whitewashed surfaces and the local white Muğla marble creates a striking contrast with these dark ceilings. The color reaches inside through the windows reflecting off of the shiny surfaces through the movement of guests or in contrast to the works of art. These refined interiors with a cosmopolitan character are in contrast to the rough exteriors of natural stone and Aegean flora. Green marble from the southern Mediterranean Antalya region of Turkey reflected in different turquoise tones was used in the Amanruyas 50-metre infinity pool surrounded by four restaurants, all with sea views. The stone and marble from the pool like all the other examples that were used throughout the resort are locally produced marbles from the Mediterranean region of Turkey such as the white Muğla marble used for the floors. Local craft can also be seen in the construction of the stonewalls at the sides of the paths leading to guest cottages which were handcrafted by local masons. Drainage holes on the facades called ‘Barbakan’ are influenced by the traditional Kilis houses deflecting the wind and the rain while allowing daylight into interior spaces with a dramatic effect. The valley in which Amanruya is situated is rich in wildflowers in the spring and also home to orchids, fig and carob trees, pine forests and 300-year-old olive trees. Olives that are harvested after the rains in October are used for producing the Resort’s own olive oil. Overall Amanruya is an organic and sensitively placed addition to the historic and natural beauty of Aegean Turkey as a contemporary interpretation of the architecture of Turgut Cansever.