Projeler/Projects: Bodrum
yüzme havuzlarına ve zeytin ağaçlarının gölgelendirdiği kekik kokulu
teras bahçelere sahip 36 taş evde ağırlıyor. Büyüklükleri 70-90 m2
arasında değişen evlerin zeminlerinde beyaz mermer, tavanlarında
ise maun kullanılmış. Banyolar ise tepe açıklıklarıyla geleneksel
Türk hamamlarına gönderme yapıyor. Yatak odaları ile banyoları
birbirine bağlayan Bursa kemerleri ve banyo tavanlarındaki “fil gözü”
adı verilen aydınlatma delikleri yapıların tasarımındaki Osmanlı
etkilerinden bazıları. Amanruya’nın sembolü olan kısa mermer
sütunlar ile çevrili bulunan mangal kömürlü gelenksel şömineler
-Topkapı Sarayı’nda bulunan benzerleri gibi- serin aylarda odaları ve
terasları ısıtmak için kullanılıyor.
Evlerin ve sosyal alanların tavanlarında koyu strüktürel ahşap
kullanılırken, lounge ve restoranlarda 13. ve 14. yüzyılın marangozluk
detayları ve süslemeleriyle üretilmiş yapısal ahşap sütunlar
bulunuyor. Beyaz badanalı yüzeyler ve beyaz Muğla mermeri, koyu
renkli tavanlarla çarpıcı bir kontrast yaratıyor. İç mekanlarda renk
olgusu sadece pencerelerden yansıyan görüntülerle, misafirlerin
hareketleriyle ya da zaman zaman sergilenen sanat eserleriyle
sağlanıyor.
Amanruya’nın dört tarafı deniz manzaralı restoranlarla çevrelenmiş
50 metrelik havuzunda Antalya bölgesinden getirilerek kullanılmış
olan yeşil mermerler Ege denizinin derinliklerinden farklı tonlar
yansıtıyor. Tatil köyünde kull anılan taş ve mermerlerin tamamı
yerel olarak üretilmiş. Zeminde kullanılan beyaz Muğla mermerler
de buna dahil. Tüm yürüme yolları ve yapıların cephelerindeki
pencereler elle yerleştirilmiş çakıl taşları ile kaplanmış. Villalara
giden yolların kenarlarındaki taş duvarlar da yerli ustaların emeği.
Geleneksel Kilis evlerinden esinlenilerek yapılan ve “Barbakan” adı
verilen cephelerdeki direnaj delikleri, rüzgarın ve yağmurun yönünü
değiştirdiği gibi, günışığının iç mekanlara dramatik bir etkiyle nüfus
etmesini sağlıyor.
Amanruya’nın yer aldığı vadi, baharda enfes kır çiçekleriyle dolup
taşarken, aynı zamanda orkide, incir ve keçiboynuzu ağaçları ile 300
yıllık zeytin ağaçlarına da evsahipliği yapıyor. Ekim yağmurlarının
ardından hasat edilen zeytinler otelin kendi üretimi olan
zeytinyağlarının yapımında kullanılıyor.
56 NATURA • MART-NİSAN / MARCH-APRIL 2012
Bir Akdeniz köyünün sıralı evlerinin mimarisi
çağdaş yaşama uyarlanıyor.
The architecture of a series of cottages in the
form of a Mediterranean village is adapted to
contemporary lifestyles.
of the other Ottoman influences on the building design. Turkish mangal charcoal
fireplaces – similar to those found in Topkapı Palace in Istanbul - warm the rooms
and terraces in the cooler months and are flanked by Amanruya’s signature short
marble pillars.
Dark structural wood was used on the ceilings in both the guest cottages and
public areas. The structural wooden pillars in the lounges and dining rooms have
the carpentry details of 13th and 14th century Anatolian precedents. Additional
whitewashed surfaces and the local white Muğla marble creates a striking contrast
with these dark ceilings. The color reaches inside through the windows reflecting
off of the shiny surfaces through the movement of guests or in contrast to the
works of art. These refined interiors with a cosmopolitan character are in contrast
to the rough exteriors of natural stone and Aegean flora.
Green marble from the southern Mediterranean Antalya region of Turkey reflected
in different turquoise tones was used in the Amanruyas 50-metre infinity pool
surrounded by four restaurants, all with sea views. The stone and marble from the
pool like all the other examples that were used throughout the resort are locally
produced marbles from the Mediterranean region of Turkey such as the white
Muğla marble used for the floors. Local craft can also be seen in the construction
of the stonewalls at the sides of the paths leading to guest cottages which were
handcrafted by local masons. Drainage holes on the facades called ‘Barbakan’ are
influenced by the traditional Kilis houses deflecting the wind and the rain while
allowing daylight into interior spaces with a dramatic effect.
The valley in which Amanruya is situated is rich in wildflowers in the spring and
also home to orchids, fig and carob trees, pine forests and 300-year-old olive
trees. Olives that are harvested after the rains in October are used for producing
the Resort’s own olive oil. Overall Amanruya is an organic and sensitively placed
addition to the historic and natural beauty of Aegean Turkey as a contemporary
interpretation of the architecture of Turgut Cansever.