Natura January - February 2012 | Page 22

Renovasyon/Renovation: SALT Galata Vallaury tarafından tasarlanan iki bodrum ve dört kattan oluşan orjinal yapıya zemin katına geniş bir merdiven holü ile yarım kat çıkılarak ulaşılıyordu. Binanın tam ekseninde yer alan 7m. x 10m. genişliğindeki galeri boşluğu zemin kattan başlayarak üst katlara doğru devam ediyor ve yapının giriş ekseninde yer alan üç kollu mermer merdiven ile asansör üst katlara ulaşımı sağlıyordu. Özellikle anıtsal merdivenin özenli işçiliği dikkat çekicidir. Birinci ve ikinci katlarda galeri boşluğuna bakan, uzun kolda 5, kısa kolda ise 3 üniteden oluşan revaklar ve gerisinde çeşitli ofis birimleri bulunuyordu. Birinci kata benzer plan özellikleri gösteren ikinci katta, galerinin etrafındaki revaklı koridor odalara açılıyordu. Bu katta galeri boşluğu kare, opal camlar ile kapatılmıştı. Diğer katlara göre daha sade bir çizgiye sahip olan üçüncü katta ise, ofis birimleri boşluğun etrafındaki koridora açılıyordu. Yapı genelinde tavan süslemeleri ve kasetler özgün detaylarıyla ilgi çekiyordu. Vallaury bu yapıda Beaux Arts öğretisinin dışına çıkarak, binanın cephe bütünlüğünü çok farklı iki üslup kullanarak bozmuştur. Yapının girişini oluşturan kuzey cephesi tamamen neo-rönesans ve neo-klasik üslupta düzenlenerek, oranlardan bezemelerine kadar tutarlı bir çizgi izler. Yarım bodrum ve zemin kat, rönesans üslubundaki bosajlı büyük dikdörtgen taşlarla belirginleştirilmiş ve gösterişli bir silme ile diğer katlardan ayrılır. Osmanlı Bankası Genel Müdürlük Binası’nın ana giriş cephesi, Beaux Arts kurallarına uygun, simetrik, neoklasik, işlevine uygun ve gösterişli bir cephedir. Yapının doğu ve batı cepheleri ise daha sade olmakla beraber Pera’ya bakan cephesi ile uyumlu olarak klasik bir üslup ile inşa edilmiştir. Binanın mimari morfolojisi çevredeki diğer yapıları da etkilemiş, daha sonra bölgede benzer ofis yapıları inşa edilmiştir. İkiz binaların Tarihi Yarımada’ya bakan güney cephesi ise bambaşka bir yaklaşımla ele alınmıştır. Genel itibariyle “oryantalist” olarak nitelenen bu cephe farklılaşması Alexandre Vallaury’nin hem doğulu hem batılı kimliğini açıkça ortaya koyar. Son derece özgün olan bu cephede farklı ESKI BINAYA EK OLARAK INŞA EDILEN RESTORAN, BINANIN TARIHI KIMLIĞIYLE GÜÇLÜ BIR KONTRAST YARATIYOR. THE RESTAURANT BUILT AS AN EXTENSITON TO THE OLD BUILDING FORMS A STARK CONTRAST TO THE BUILDING’S HISTORIC IDENTITY It is important to note that Vallaury was not only a professional architect but also an official architect of the Ottoman Government. He had several “Mecidye Nişan”s (Sultan’s medal) and considered as an officer of the state in Ottoman documents. The Ottoman government commissioned many of his projects directly. These include the Sanayi-i Nefise Mektebi (1882), Hidayet Mosque in Eminönü (1887), Turkish Tobacco Pavilion for the Paris International Exposition (1889), Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane (1903) and Müze-i Hümayun (Imperial Museum) Buildings (three phases, 1891-1907). The neo-classical Cercle d’Orient Building (1884) located on Grand Rue de Pera; Abdülmecid Efendi Mansion (1901) an interpretation of the residential timber structures of Istanbul; Rıdvan Paşa Mansion; Afif Paşa Yalısı (1901) combining vernacular and oriental elements; and Osman Reis Mosque (1903) are among the most prominent buildings that he designed for the Muslim/Turkish Ottoman elites and bureaucrats. He constructed several structures for the non-Muslim and European communities living in Istanbul as well. The Greek Orphanage in the Princes’ Island (18901900), the largest timber structure in Istanbul; the first international luxury hotel Pera Palas (1893); Decugis House (1895) a typical masonry structure with hybrid elements; Union Française (1896); and Düyun-u Umumiye (1897) built for the European governments to collect their debts are some of the most renowned buildings designed by Vallaury. 22 NATURA • OCAK-ŞUBAT / JANUARY-FEBRUARY 2012