Renovasyon/Renovation: SALT Galata
Vallaury tarafından tasarlanan iki bodrum ve dört kattan oluşan orjinal
yapıya zemin katına geniş bir merdiven holü ile yarım kat çıkılarak
ulaşılıyordu. Binanın tam ekseninde yer alan 7m. x 10m. genişliğindeki
galeri boşluğu zemin kattan başlayarak üst katlara doğru devam ediyor
ve yapının giriş ekseninde yer alan üç kollu mermer merdiven ile asansör
üst katlara ulaşımı sağlıyordu. Özellikle anıtsal merdivenin özenli işçiliği
dikkat çekicidir. Birinci ve ikinci katlarda galeri boşluğuna bakan, uzun
kolda 5, kısa kolda ise 3 üniteden oluşan revaklar ve gerisinde çeşitli ofis
birimleri bulunuyordu. Birinci kata benzer plan özellikleri gösteren ikinci
katta, galerinin etrafındaki revaklı koridor odalara açılıyordu. Bu katta galeri
boşluğu kare, opal camlar ile kapatılmıştı. Diğer katlara göre daha sade
bir çizgiye sahip olan üçüncü katta ise, ofis birimleri boşluğun etrafındaki
koridora açılıyordu. Yapı genelinde tavan süslemeleri ve kasetler özgün
detaylarıyla ilgi çekiyordu.
Vallaury bu yapıda Beaux Arts öğretisinin dışına çıkarak, binanın cephe
bütünlüğünü çok farklı iki üslup kullanarak bozmuştur. Yapının girişini
oluşturan kuzey cephesi tamamen neo-rönesans ve neo-klasik üslupta
düzenlenerek, oranlardan bezemelerine kadar tutarlı bir çizgi izler. Yarım
bodrum ve zemin kat, rönesans üslubundaki bosajlı büyük dikdörtgen
taşlarla belirginleştirilmiş ve gösterişli bir silme ile diğer katlardan ayrılır.
Osmanlı Bankası Genel Müdürlük Binası’nın ana giriş cephesi, Beaux Arts
kurallarına uygun, simetrik, neoklasik, işlevine uygun ve gösterişli bir
cephedir. Yapının doğu ve batı cepheleri ise daha sade olmakla beraber
Pera’ya bakan cephesi ile uyumlu olarak klasik bir üslup ile inşa edilmiştir.
Binanın mimari morfolojisi çevredeki diğer yapıları da etkilemiş, daha sonra
bölgede benzer ofis yapıları inşa edilmiştir.
İkiz binaların Tarihi Yarımada’ya bakan güney cephesi ise bambaşka bir
yaklaşımla ele alınmıştır. Genel itibariyle “oryantalist” olarak nitelenen
bu cephe farklılaşması Alexandre Vallaury’nin hem doğulu hem batılı
kimliğini açıkça ortaya koyar. Son derece özgün olan bu cephede farklı
ESKI BINAYA EK
OLARAK INŞA
EDILEN RESTORAN,
BINANIN TARIHI
KIMLIĞIYLE GÜÇLÜ
BIR KONTRAST
YARATIYOR.
THE RESTAURANT
BUILT AS AN
EXTENSITON TO
THE OLD BUILDING
FORMS A STARK
CONTRAST TO
THE BUILDING’S
HISTORIC IDENTITY
It is important to note that Vallaury was not only a
professional architect but also an official architect of
the Ottoman Government. He had several “Mecidye
Nişan”s (Sultan’s medal) and considered as an
officer of the state in Ottoman documents. The
Ottoman government commissioned many of his
projects directly. These include the Sanayi-i Nefise
Mektebi (1882), Hidayet Mosque in Eminönü (1887),
Turkish Tobacco Pavilion for the Paris International
Exposition (1889), Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i
Şahane (1903) and Müze-i Hümayun (Imperial
Museum) Buildings (three phases, 1891-1907). The
neo-classical Cercle d’Orient Building (1884) located
on Grand Rue de Pera; Abdülmecid Efendi Mansion
(1901) an interpretation of the residential timber
structures of Istanbul; Rıdvan Paşa Mansion; Afif
Paşa Yalısı (1901) combining vernacular and oriental
elements; and Osman Reis Mosque (1903) are among
the most prominent buildings that he designed for
the Muslim/Turkish Ottoman elites and bureaucrats.
He constructed several structures for the non-Muslim
and European communities living in Istanbul as well.
The Greek Orphanage in the Princes’ Island (18901900), the largest timber structure in Istanbul; the first
international luxury hotel Pera Palas (1893); Decugis
House (1895) a typical masonry structure with hybrid
elements; Union Française (1896); and Düyun-u
Umumiye (1897) built for the European governments
to collect their debts are some of the most renowned
buildings designed by Vallaury.
22 NATURA • OCAK-ŞUBAT / JANUARY-FEBRUARY 2012