Çok sinirlenmiştim. Sonra kendi kendimle konuşmaya başladım. Bir optisyenin görevi
sadece dükkana gelen bireylere gözlük ve cam satmak değildi! Bizler sağlık sektörünün
sağlık personelleriyiz. Evet, yaptığım boş boğazlık olabilirdi, pot kırmak olabilirdi ama
nihayetinde doğru olandı. O aileyi bir şekilde uyarmak gerekiyordu. Ben doğru olanı
yapmıştım diyerek kendimi avutmaya başladım.
Aradan birkaç hafta geçmişti ki aynı araba tekrar kapıya yanaştı. Aynı çekirdek aile… Sanki
geçmişi tekrar yaşayacak gibi hissettim kendimi. Sonrasını kısaca yazayım isterseniz.
Çekirdek ailemiz bana küçük bir hediye almışlar. 1 kilo baklava. Sanırım beni gözlerinde
canlandırdılar ve en güzel hediyenin baklava olduğunu düşündüler. Annesi bu olayı çok
ciddiye almış. Otoriter babadan çekindiği için olsa gerek, çocuğunu babasından habersiz
devlet hastanesindeki göz doktoruna götürmüş. Babası bunu duyunca almış çocuğu
üniversite hastanesine götürmüş. Aileye beğendikleri o güneş gözlüklerini verdim. Çocuğa
ait reçetedeki gözlüğü de yaptım. Baba benden özür dilemedi. En güzel özürün tekrar
bana gelerek teşekkür etmek olduğunu söyledi. İşin en güzel tarafı çocuk için hangi
gözlüğü ve camı sunduysam kabul ettiler ve memnun bir şekilde ayrıldılar.
Sonra kendimi şımartayım dedim ve gittim yarım kilo dondurma aldım. Malum baklava ile
dondurma güzel gider. O gün bir kez daha anladım ki biz optisyenler ticaretle uğraşan
tüccarlar değiliz! Toplum göz sağlığını yükseltmek adına çalışan ve bu zorlu görevde
ticaretle sınanan birer bireyleriz.
Rukiye Akosman
İstanbul, Büyük Eczane Optik
Jüri Oylaması Dalında İkincilik
Ödülü Tuscany Fokometre 860
GÖRÜCÜ MÜŞTERİ
Günlerden Salı sabahıydı, genç bir beyefendi güneş gözlüğü alma bahanesiyle gelmişti
dükkanımıza. Kendisine yardımcı oldum ama alelacele seçtiği bir modeli almak istediğini
söyledi. Bu durum beni çok şaşırttı tabii… Kimse alışverişinin 5inci dakikasında iyice
bakmadan pahalı bir güneş gözlüğü almıyordu! Aklıma başka bir durum da gelmedi
açıkçası.
Sayfa 14