Monograf Journal Edebiyat ve İktidar (2014 / 1) | Page 62
62 • Hülya Göğercin Toker
Siyasi ve Edebi İktidara Tanıklık Edebiyatı ile Direnmek • 63
(21). Bu nedenle tanıklık edebiyatının anı türü de kurmaca olmaması nedeniyle edebiyatın dışında tutulmamaktadır. Anılar
da kurmacadır evet ama metin yazılırken kurulmuş olan kurmaca değildir. Kağıda aktarılmış olan anılara göre kurulmuş ve
yaşanmış olan bir yaşam söz konusudur. İktidarın olduğu her
yerde direnişin de hazır bulunduğu gerçeğinden hareketle, ta-
ODAK
darın bastırarak unutturduklarının hatırlanması ve toplumun
unutma kültüründen çıkıp da hatırlama kültürüne doğru yol alabilmesi ancak böyle mümkün olabilecektir. Kurbanın sesinin
gelmesinin imkansızlığında, hiçbir ayrım yapmadan, mağdurun
sesi nereden geliyorsa oraya bakmak bir zorunluluktur. Felaketi
tam olarak anlatmanın imkansızlığında, ısrarla felaket üzerine
söz söylemek de bir zorunluluktur. Herhangi bir felaketin bir
daha yaşanmaması adına, hiç kimsenin kurban/mağdur ya da
fail olmaması adına yerine getirilmesi gereken zorunluluklardır.
NOT
Değerlendirirken
Yıldız Ecevit, Kurmaca Bir Dünyadan adlı kitabında
“Yazınsal bir yapıt her şeyden önce bir sanat ürünüdür. Onun
değerlendirilmesinde başta gelen ölçüt, biçimsel ögedir; içeriğin biçime yoğrulmasında ulaşılan yetkinliğin saptanmasıdır.”
(33) demektedir. Tanıklık edebiyatı ürünlerinin bu anlamdaki
bir yetkinliğe ulaşıp ulaşmadığının tartışması elbette edebiyat
içinde sürüp gidecektir. Yine Ecevit, edebiyat ürününün somut
yaşamla düş gücü arasındaki etkileşimde soluk aldığını belirtmektedir. Anı türü ise yaşanmış bir gerçeği anlatması nedeniyle
edebiyatın somut yaşamın en yakınında yer alan türüdür (45).
Edebiyat Kuramı adlı kitabında edebiyatın ne olduğunu
açıklamaya girişen Terry Eagleton, edebiyatın gerçeğe dayanan
birçok yazıyı içine alırken kurmaca olan birçok yazıyı da dışarda bırakması nedeniyle edebiyatın kısaca kurmaca anlamında
“hayal ürünü” yazı olarak tanımlanamayacağını belirtmektedir
nıklık edebiyatının her daim edebi iktidara söyleyecek bir sözü
olacaktır. İktidar ve direniş arasındaki bu tartışma, Türkiye edebiyatının kendini bulmasına da katkı sağlayacaktır.
“Değer” kelimesinin geçtiği bu noktada Murat Belge’nin içerde/dışarda ayrımını bir değer
ölçütü gibi kullanmadığını özellikle belirtmek gerekmektedir çünkü Belge de bunu birkaç
noktada aşağı yukarı aynı ifadelerle özellikle belirtmiştir: “Böyle bir ayrım vardı derken,
bu ayrımı bir değer ölçütü gibi kullanmıyorum. Yani içerdekiler iyiydi, dışardakiler kaytarmıştı gi