Monograf Journal Edebiyat ve İktidar (2014 / 1) | Page 54

ODAK 54 • Hülya Göğercin Toker gele indiriyordu. Kel kafalı adam; komiserin dayak atmasına yetişmek amacıyla, hızla koşarak etrafımda dönüyor, değneğiyle vuruyordu. Vücudumun her yerine sopalar, taşlar inmeye başladı. Yaşanan, vurun kahpeye filminin bir sahnesiydi. Komiserin çeviren kolu yoruldu. Değiştirdi. Ters tarafa doğru çevirdi. Çevirme anından yararlanıp, inen sopaların mideme gelmesini engellemek amacıyla, gayri ihtiyari elimi korunmak için kaldırdım. Elimi kaldırmamla, inen sopa elimin üzerindeki deriyi sıyırdı. Derinin sıyrılmasıyla elimi çektim ve mideme bir sopa hızla indi. Nefes almak için ağzımı açtım. Nefessiz kaldım. Nefesim ciğerime varmadan boğuldu. Düştüm. Sonra daha ne kadar dövdüler hatırlamıyorum. İlk kez bayıldım. Suratıma çarpan serin suyla kendime geldim. Her yanım ıslaktı. Biri tokatlıyordu.Gözlerimi açtım, arabaya hoyratça oturtuldum. Acıyan yerlerimi duyumsamaya çalıştım. Acılarım birbirine karışmıştı. Neremin acısını hissedeceğimi bilemiyordum. Elime baktım, çıplak kemiğimi gördüm. Usul usul ağlayan çocuğun gözyaşları gibi kanıyordu. Sağlam elimle yaralı elimi tutup kucağıma koymak istedim. Askı, elektrik, çekiştirme sonucu işlevini kaybetmiş, kımıldamıyor, sözümü dinlemiyordu. Kafamı etrafa bakmak ve yaşıyor olduğuma inanmak için kaldır- Siyasi ve Edebi İktidara Tanıklık Edebiyatı ile Direnmek • 55 dım, aynada kanlı, tanımakta zorlandığım yüzümle karşılaştım. Yaralı elimi diğer elimin yardımı ile kafama götürdüm, elim kanlandı. Yolunmuş saçlarım ve kanayan kafama bakmaya devam ettiğim sırada, kel kafalı adam arabanın kapısını açtı, sırtıma hıncını alamamış şekilde vurdu. Yüzünde ölmememe üzülmüş duygusu vardı. Marc Nichanian, “Ölçüsüz şiddet karşısında; geriye hiçbir şey bırakmadan imha etmeye yönelen açık irade karşısında yazının ‘kuvvet’ini daha iyi anlayabilecek miyiz?” (35) sorusunu sormaktadır. Nichanian’ın “edebiyat yaptıklarını sanarken gaddarlığı sömürmekten başka birşey yapmayanlar” ile derdi vardır ve “bu sözde-sanatsal betimler, yaşanan olayların salt, yalın kötüye kullanımlarından başka bir şey değildir.” demektedir (25-26). Bu bakış açısıyla, söz konusu betimlemelerin kamusal alanda bir farkındalık yaratıp yaratmadığı konusunda şüpheleri vardır. Nichanian’ın “sözde-sanatsal betimler” dediği metinler, “gaddarlıkları anlatan müstehcen metinler”, mağdurlara yönelik şiddetin, vahşetin, katliamın ayrıntılarıyla betimlenmesidir. Pamuk Yıldız’ın kitabından, şiddetin ayrıntılarıyla betimlendiği bir başka bölüm de şöyledir (85-86) : Göz bağımı açtı. Odada kimse yoktu. Sadece masa vardı. İşkenceci onu her gördüğümde ürperdiğim, timin en iğrenç ve küfürbazı olanıydı. Suskunluğu beni ürkekleştirdi. Yaklaştı, suratıma pis bir sırıtmayla ba- monograf 2014/1