Monograf Journal Edebiyat ve İktidar (2014 / 1) | Page 46

ODAK 46 • Hülya Göğercin Toker içerdekiler-dışardakiler ayrımına göre 12 Eylül hapishanelerini deneyimlemiş olanlar, yani içerdekiler, (Y)azarların, yukarıda değindiğimiz biçimlerdeki dışarıda kalmışlıklarını gördükleri için (y)azar olmuşlardır. Peki küçük harfle başlayan yazar olmak ne demektir? Edebi iktidarın yazarlıktan dışladıkları; yazar payesi ile taltif etmedikleri; “hapishane edebiyatı” diyerek yukarıdan baktıklarıdır. Özellikle, 2000 yılından bu yana bir süreklilik içinde ve artan sayıda yayınlanan 12 Eylül üzerine anılar ve romanlar, çoğunlukla yazarlarının ilk eserleridir. İlk eserlerinde 12 Eylül’ü anlatmaları, 12 Eylül’ün hakikatinin ne olduğuna dair söyleyecekleri olduğunu göstermektedir. Edebiyatın “toplumun kendisine bakma araçlarından biri” (Doğan 15) olduğunu kabul ettiğimizde, edebiyatın 12 Eylül’e bakışını problemli ve hakikatten uzak bulanların kalemlerini kuşanmalarıdır. Aynı zamanda da yazarak direnmeleri, tanıklık edebilmek için yazmaları, (y)azar olmalarıdır. Bir dönemin canlı tanıkları, mağdurları olan yazarların kaleminden çıkan anılar ve romanlar, unutma ve hatırlama üzerinde olduğu kadar kültürün biçimlenişinde de etkili olan iktidarın, 12 Eylül’den bu yana geçen 33 yılda, geçmişle hesaplaşma adına adım atmamasını gözönünde bulundurarak unutturmaya karşı bir direniştir. Tanıklık edebiyatının konusu gündelik olaylar değil, geniş kitleleri etkileyerek tarihsel ve toplumsal dönüşümlere yol açan kırılma noktalarıdır. Savaşlar, çatışmalar, darbeler bu kap- Siyasi ve Edebi İktidara Tanıklık Edebiyatı ile Direnmek • 47 samda yer alan olaylar arasındadır. Belleğini yazınsallaştıran yazar, tarih ile edebiyatın kesişim noktasında durup edebiyatın olanaklarını kullanarak toplumsal bellekte yer eden olayları yazınsallaştırır. Tanıklık edebiyatının ilk örnekleri Yahudi soykırımına doğrudan tanıklık edenlerin eserleri arasında yer almış ve kuramsal tartışmalar bu eserlerden hareketle şekillenmiş olsa da, belleğin kuşaklar boyunca aktarılabilir olma özelliği nedeniyle, sonraki kuşaklar tarafından da kullanılmaya devam edilecek olan bir edebi yöntemdir (Günay Erkol 43). Bu çalışmada kitabını incelediğimiz Pamuk Yıldız da bir (y)azardır. 1962 yılında Çorum’da dünyaya gelen Pamuk Yıldız, 17 yaşında bir lise öğrencisiyken, 29 Ekim 1980’de gözaltına alınmıştır. Devrimci Yol (Dev-Yol) sempatizanı olan ve Dev-Yol’culuğu, hafta sonlarında mahalledeki kadınlara kitap okumaktan ibaret olan Pamuk Yıldız, Akdere Devrimci Yol Davasında 6 cinayet ve bombalı eylemde bulunma suçlamasıyla idamla yargılanmıştır. Mahkeme sürerken, işkence altında kabul ettiği 6 cinayetten 5’inin zaten hiç işlenmediği, 6.’sının ise bir kan davası cinayeti olduğu ortaya çıkmış; mahkeme sonunda ise örgüt üyeliği suçundan 15 yıla mahkum edilmiştir. Yıldız, Mamak Cezaevinde 6 yıl 7 ay yatmıştır. Burada belirtmemiz gereken bir nokta şudur: Her ne kadar Murat Belge’nin içeriden/dışarıdan ayrımını dikkate almış olsak da burada Belge ile ayrı düşen bir bakış açısı söz konusudur. Belge, siyasi hareketin içinden yazılmış bir eserin “ge- monograf 2014/1