Monograf Journal Edebiyat ve İktidar (2014 / 1) | Page 44
ODAK
44 • Hülya Göğercin Toker
olan romanın ve edebiyatın bu çerçevesinin 12 Eylül ile birlikte
kırıldığını ve toplumsal yapının daha ileriye değil geriye doğru giden bir anlayış ile kırıldığını ifade etmektedir. Kahraman,
“Hapsedilmiş, sürgün edilmiş edebiyatçıların ve aydınların yeniden topluma dönmesi çok uzun yıllar aldı. Geri geldiklerinde
de önlerinde bambaşka bir toplumsal yapı, yeni toplumsal tercihler ve hepsinden önemlisi yeni bir insan tipi buldular. Bıraktıklarıyla buldukları birbirine taban tabana zıttı.” (http://www.
sabah.com.tr/Pazar/2011/09/18/12-eylulde-edebiyat). demektedir.
Erdal Öz ise, “12 Mart edebiyatı” olarak geçen kavramı,
dönemin eleştirmenlerinin “uydurduğunu” belirtirken böyle bir
tanımlamanın olamayacağını da ifade etmektedir (http://www.
sabitfikir.com/dosyalar/12-eylul-edebiyata-bir-darbe-12-martin-ve-12-eylulun-edebiyatimizdaki-yeri). Daha önce Murat
Belge’den alıntılayarak değindiğimiz “içerdekiler-dışardakiler” ayrımı, Erdal Öz’de farklı bir biçimde karşımıza çıkmaktadır. Belge, 12 Mart edebiyatının, edebiyatçılar olaya dışardan
baktıkları için devrimcileri yücelttiğini söylerken Öz, dönemin
edebiyatçılarının meselenin içinde olarak kabul etmekte ve “12
Mart döneminin yaşanmışlıklarından çıkan pek çok öykü, roman yazıldı. Yazıldı, çünkü pek çok yazar o günleri içinden ya
da yakınından yaşamıştı.” demektedir. Öz, 12 Eylül’ün, daha
ağır koşullar yaşanmasına rağmen, kendine edebiyatta daha
az yer bulmasının nedenlerinden biri olarak, yine bu içerdeki-
Siyasi ve Edebi İktidara Tanıklık Edebiyatı ile Direnmek • 45
ler-dışardakiler ayrımının devamı olarak şunları söylemektedir:
“Daha ağır koşulların yaşandığı 12 Eylül’ün edebiyatta kendine
daha az yer bulmasının nedenlerinden birinin, 12 Eylül’ü içinden ya da yakınından yaşayan kişilerin içinde pek az yaratıcı
yazarın bulunması olabilir diye düşünüyorum.” (http://www.
sabitfikir.com/dosyalar/12-eylul-edebiyata-bir-darbe-12-martin-ve-12-eylulun-edebiyatimizdaki-yeri). Ancak Öz’ün özellikle belirttiği nokta, 12 Mart’ın da 12 Eylül’ün de aynı amaçla
yapılmış olduğuna göre, edebiyata yansımalarını ayrı ayrı değerlendirmemek gerektiğidir. Öz’ün daha önce değindiğimiz
“12 Mart edebiyatı” kavramını uydurma olarak gören tavrı, edebiyata bu bütünlüklü bakışından kaynaklanmaktadır.
İktidara Direnirken
Yukarıda ana hatlarıyla değindiğimiz bu tartışmada açıkça görülen, verili bir yazarlık durumunun kabul edilmişliğidir.
12 Eylül, edebiyatın “yazar” olarak kabul edilmiş isimlerinin
eserlerinde aranmakta ve bu isimlerin 12 Eylül’ü ele alış biçimi
eleştirilmektedir. Söz konusu isimler mevcut bir sosyo-kültürel dünyanın parçasıdır. Eserlerinde malzeme olarak bu dünyayı
kullanan yazarlar ve dolayısıyla da edebiyat, 12 Eylül’den elbette ki bir biçimde etkilenmiştir. Doğal olarak yazar da eseri
de deneyimlenen yaşamdan beslenmiştir. Tam da bu noktada 12
Eylül’ün “Tanıklık Edebiyatı”, edebiyatın bu şekildeki iktidarına bir başkaldırı olarak okunabilir. 12 Eylül’ün –en naif ifade ile- doğrudan dokunduğu yazarlar, Murat Belge’nin yaptığı
monograf 2014/1