MOMENT-EXPO - 134 - WEB - TR MOMENT 134 - WEB - TR | Page 65

YAPISAL REFORMLAR KÂĞIT ÜZERİNDE KALMAMALI! karşılığı olarak bu krizlerden tamamen kurtularak, çocuk- larımıza, gelecek nesillere daha sağlam temelleri olan bir ekonomi nasıl bıraka- biliriz?” olmalı. İlkokulda beynimize kazınan “Dünyada tarımda kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olma özel- liğimizi” nasıl kaybettiğimizi sorgulamalıyız! Bu soruların cevapları için, her başımız sıkıştığında aklımıza gelen ama uygulama konusunda bir türlü hareke- te geçemediğimiz “yapısal reformlar” nelerdir, onlara bakmamız gerekiyor. Yeni ve güçlü bir hikâye yazabilmek için demokratik ve ekono- mik reformlara ihtiyacımız olduğunun çok açık olduğunu düşünüyorum. SİHİRLİ İKİ KELİME: “YAPISAL REFORMLAR” “Yapısal Reform” ifadesini yaygınlaştıran kurumlar IMF ve Dünya Bankasıydı. Bu iki kurum bu ifadeyi ekonomik çerçeveyle sınırlı olarak kul- landı; onu da piyasa sistemi- ne geçiş, dalgalı kur uygula- ması, vergiler ve harcamalar açısından kamu mali disipli- ninin sağlanması, sağlıklı ve denetlenebilir bir bankacılık sistemi kurulması, ödemeler dengesinin imkânlara göre yürütülmesi gibi konulara bağlayarak açıkladılar. Yapısal reformların niteliği ve kapsamı ülkelerin durumuna göre farklılık gösterir. Mesela demokrasi sorunu olmayan, yasama, yürütme ve yargı güçlerini ayırmayı, yargıyı ba- ğımsız kılmayı başarmış, eği- timde ileri gitmiş ama ekono- mide bazı sorunlar yaşamaya başlamış ülkeler için yapısal reformlar ekonomiyle sınırlı olabilir. Oysa Türkiye gibi bu sorunların hepsinin yaşandığı bir ülkede yapısal reformlar ekonomiyle sınırlı kalamaz, sistemin tümünü kapsa- mak zorundadır. Ekonomiyi yakından ilgilendiren ve etkileyen siyasal sistem, yargı sistemi, eğitim sistemi hep birer yapısal reform alanıdır. Demokratik, kapitalist ve dışa açık bir sistem içinde yer alan bir ekonominin bu sistemin koşullarına ve çerçevesine uyması gerekir. Ülkemizde yapısal reformla- rın; hukuka üstünlük tanıya- rak, yargı bağımsızlığını ger- çekleştirerek, yasama, yargı ve yürütme erklerini ayırarak başlaması, eğitimin tümüyle bilimsel temellere dayanan bir sistemle yeniden ve en baştan düzenlenmesi ve oradan ekonomiye gelinmesi gerektiği kanısındayım. REFORM BAŞLIKLARIMIZ NELER OLMALI? Dr. Mahfi Eğilmez’in yaptığı ana çerçeveden faydalana- rak, Türkiye’nin ihtiyacı olan yapısal reformlar üç başlıkta toplanabilir: Siyasal, sosyal ve ekonomik reformlar. Siyasal reformlar; demok- rasiyi, özgürlüğü, düşünce özgürlüğünü, hoşgörüyü, kişilik haklarının korunmasını ve en üst düzeye çıkaracak düzenlemeler yapılmasını gerektiriyor. Ayrıca siyasal reformlar, kuvvetler ayrımı- nı tam olarak vurgulamalı, yasama, yürütme ve yargı erklerinden birinin ötekine üstünlüğünü önleyecek bir yapıda olmalı. Sosyal reformların ilk adımı ise hukukun üstünlüğü ilkesini, yargı bağımsızlığı, güçler ayrımı, kamu kesimi hesaplarının tümüyle şeffaf hale getirerek yeniden ya- şama geçirilmesini içermeli. Adalet sistemini kaliteyi de arttıracak biçimde hızlan- dırmak ve siyasal etkilerden bağımsız kılınacak bir adalet sistemi kurmak, hukuk ala- nında yapısal reform olarak değerlendirilebilir. Bir diğer önemli reform da eğitim sisteminin dönüş- türülmedir. Son açıklanan PISA Testi (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı olarak bilinen PISA Testi, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü-OECD tarafından üçer yıllık dönem- ler hâlinde, 15 yaş grubun- daki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştır- madır) sonuçlarına göre çocuklarımız 72 ülke arasında fen okuryazarlığında 54’üncü, kendi ana dilinde okuma ve matematik okuryazarlığında ise 50’nci sıradaydı. Eğer ekonomimizi dünyada ilk 10 ekonomi arasına sokmak ya da en azından daha üst sıralara yükselmek istiyor- sak, bunu geleceğimiz olan çocuklarımızın yapacağını unutmamalıyız. Bu sonuçlar kesinlikle çocuklarımızın zekâlarıyla ilgili olmayıp tamamen eğitim sistemimizin bir sonucudur. Çocuklarımızı dünyada daha üst sıralara çı- karmak istiyorsak, Türkiye’nin bugünkü eğitim sistemini köklü olarak değiştirmesi ve eğitimde tümüyle bilimin egemen kılınmasından başka çare bulunmuyor. “SEKTÖREL REFORMLARDA; REEL SEKTÖRÜN CIDDI ANLAMDA BIR YAPISAL DÖNÜŞÜME SOKULMASI GEREKLI. İTHALATA OLAN BAĞIMLILIĞIN AZALTILARAK, IHRACATA YÖNELIK DAHA YÜKSEK KATMA DEĞERLI ÜRÜNLERE YÖNELMEMIZ GEREKIYOR.” YABANCI SERMAYEYİ NASIL ÇEKEBİLİRİZ? Dünyada en çok alıntı yapılan ilk 10 ekonomist arasında gösterilen, Massachusetts Teknoloji Enstitüsünden (MIT) Prof. Dr. Daron Acemoğlu’na göre; “Demokratik rejimlere geçişte kişi başı gelir yüzde 25 artıyor. Çünkü ülkeye yatı- rım geliyor. Diktatörlüklerde ise yatırımlar kendi iş insan- larına veriliyor. İkinci olarak demokrasilerde vergi gelirleri artıyor ve bunlar eğitim, sağ- lık gibi alanlarda yatırıma gidiyor. Diktatörlüklerde ise vergi gelirleri artamıyor çün- kü kendi adamlarından vergi isteyemiyorlar. Günümüzde Çin gibi ülkelerden ya da bazı kesimlerden gelen ‘diktatör- lük ve kuvvetli liderler iyidir’ görüşü var. Önemli olan siyasi rekabet, doğru kurum 63 • TEMMUZ 2019