PAMUKKALE’NİN HİKAYESİ
GEZERKEN
Travertenler 30-90 derece akan kaynak suyundaki kireç
tortusunun birikmesiyle oluşan ve pamuktan havuzlar gibi
görünen bir doğal güzellik. Pamukkale'ye gitmeden önce
aklınızda “Acaba yüzülüyor mu? Mayomu giysem mi?” gibi
sorular olacaktır. Evet, Pamukkale'de suya girmek mümkün.
Mayonuzu giymenizi öneriyoruz, çünkü bu doğal güzellik sizi
içine çekecek. Travertenler haricinde yüzmek için Kleopatra
Havuzu'nu tercih edebilirsiniz. Kleopatra'nın girdiği rivayet
edilen bu havuz mutlaka görmeniz gerekenler arasında.
Ayrıca travertenlerin haricinde yapay oluşturulmuş havuzlar
ve parklar da bulunmakta, buralar nispeten daha az kalabalık olduğundan eşinizle romantik bir gün batımını seyri
için buraları öneriyoruz.
Pamukkale aklımızda travertenleriyle canlansa da, travertenlerin hemen yanına kurulmuş Hierapolis Antik Kenti'ni es
geçmek olmaz. Doğanın içindeki bu cenneteki gezinize
uzun bir yürüyüşü de eklemek isterseniz antik dönemden
kalma lahitler, sütunlar, kapılar, ve sokaklar
sizi bekliyor. Bergama Kralı 2. Eumenus
tarafından kurulan ve UNESCO Dünya Miras
Listesi’nde yer alan Hierapolis Antik Kenti,
ismini Amazonlar Kraliçesi Hiera'dan almış.
Bu hayranlık uyandıran
doğal güzellik için yine antik
mitler ve hikayeler bulunmakta. Bunlardan birisi ise
şöyle;
Eşsiz güzellikteki çoban
Endymion, sürüsünün
ortasında uyurken Ay tanrıçası Selene, işte bu
alanda ona doğru inmiş.
Çoban, Selene ile beraberliklerinin mutluluğu ile
ineklerini sağmayı unuttuğundan, bol miktardaki
sütleri etrafa dökülüp
yayılmış. Yerdeki süt, uzaktan bakılınca, hala,
döküldüğü yerde durmakta
ve bu manzara insanları
hayal alemine götürmektedir. Fakat biraz yaklaşınca,
bunun akmakta olan ancak
birdenbire soğuğa yakalanıp donan bir su olduğu
düşünülür. Tamamen
yanına gidince ise bunun bir
hayal olduğu, görünen
şeyin bir taş tabakasından
başka bir şey olmadığı
anlaşılır. İşte bu tabaka
eşsiz travertenlerdir.