Milliyet Australia Turkish Newspaper 16 Haziran 2016 | Page 6

NEWS

Milliyet

06 Australian Turkish News

16 June 2016
AUSTRALIA TURKISH NEWSPAPER
TEVFİK KERİMOĞLU

Kahire - 1

NAZLI ÇALŞİMŞEK nsonmezocak @ hotmail . com

Merhaba sevgili Milliyet okurları . Yıllar önce yazmaya başladığım köşemde yeniden birlikteyiz . Bu gazetede yazacağım yazılarımda kah dünyayı anlamaya çalışmak üzere çıktığım gezilerimin notlarını paylaşacağım sizlerle , kah Avustralya ’ da yaşadıklarımızdan dem vuracağız . Bazen şiir , kitap ve düşünceyle meşgul olacağız , kimi zaman da hayatımızın gerçeği ve sohbetlerimizin olmazsa olmazı siyaseti , tarihi ve teorisiyle ele alacağız . Geri dönüşümüzün ilk yazısında Ocak ayında ziyaret ettiğim Kahire ’ yi yazmaya niyetliyim .

Mısır ’ a gitmek yıllardır vardı aklımda ... Bir Türkiye yolu üzeri ya da dönüşünde uğramalıyım dediğim yerlerdendi ve görmek istediğim ‘ tek bir Mısır ’ yoktu aslında .
Firavunların Mısır ’ ı , ki hala gizemi çözülememiş bir alemdir benim için ...
Hz Ömer ’ in fethiyle Müslümanlaşan Mısır ...
Şii akideyi devletleştiren ilk yapı olan Fatımilerin Mısır ’ ı ilgimi çeken diğer bir yüzü olmuştur , bu eski ülkenin .
Memluklulerin Mısır ’ ı ki , İslami sanatı ve mimariyi doruklara ulaştırmıştır .
Yavuz Sultan Selim ’ in , ülkeyi Osmanlı ’ ya

Muhammad Ali eulogized as ‘ universal soldier ’ for humanity

Thousands of fans paid a final tribute to Muhammad Ali in an interfaith memorial service Friday as the boxing legend ’ s legacy inspired eulogists to explore the human condition and the American cultural experience through his larger-than-life persona . The star-studded speakers drew on personal memories and shared moments to magnify the talent , courage and moral fabric that made Ali “ The Greatest ”. Former President Bill Clinton said Ali was a “ free man of faith ” and a “ universal soldier for our common humanity . “ I think he decided before he could
possibly have worked it all out , and before fate and time could work their will on him , he decided that he would not be ever disempowered ,” Clinton said . “ Being a man of faith , he realized he would never be in full control of his life ,” he said . “ But being free he realized that life still was open to choices . It is the choices that Muhammad Ali made that have brought us all here today in honor and love .” Comedian Billy Crystal , a long-time friend of Ali ’ s whom the champ called “ little brother ”, described the threetime heavy weight champion as “ a tremendous bolt of lightning ”. Ali ’ s message , Crystal said , was that
“ life is best when you build bridges between people not walls ”. Rabbi Joe Rapport of the Temple of Louisville said Ali was “ the heart of this city , and that heart beats here still ”. Ali may have lived in the city but his significance to the black community proved a recurring theme for many eulogists who portrayed him as a champion in the fight against racism . Rev . Dr . Kevin Cosby said Ali “ dared to love black people at a time black people had a problem loving themselves . “ While he is the property of all people , let us never forget that he was the product of the black people in their struggle to be free .”

2016 FEDERAL SEÇİMLERİ İÇİN RESMİ KILAVUZUNUZ

2016 federal seçimlerinin resmi kılavuzu elinize geçti mi ?
Şu ana kadar 2016 federal seçimleri resmi kılavuzunun posta kutunuza ulaşmış olması gerekir .
Onun içinde seçim tarihi olan 2 Temmuz Cumartesi günü oyunuzun geçerli olması için gerekli olan tüm bilgileri bulacaksınız .
Unutmayınız ; 18 veya daha yukarı yaştaki tüm Avustralya ’ lılar için oy kullanmak zorunludur . Kılavuzun tercüme edilmiş sürümleri www . aec . gov . au / translated adresinde mevcuttur .
Oyunuz Avustralya ’ nın geleceğine yön vermeye yarayacaktır .
Daha fazla bilgi için
Advertisement
www . aec . gov . au 1300 720 149
Authorised by the Electoral Commissioner , 50 Marcus Clarke Street , Canberra ACT .
açmasıyla ilginç bir hal almıştır , bu güzel ülke ...
20 . yüzyılın başında İngilizleşen Mısır , lezzetini yitirmeye başlarken , bu yüzyılın ortalarında kurulan diktatörlük rejimi , İsrail ’ le yapılan savaşlar , Siyonizme teslim olan bir medeniyet ve nihayet bu yangında açan bir gül olan Müslüman Kardeşler hareketinin izlerini bulmaya çalıştım bu gezimde ...
16 yaşında , insafsız bir keskin nişancının , adi bir kurşunuyla aramızdan ayrılan 16 yaşındaki Esma El- Bilteci ’ yi kaybettiğimiz Rabia Meydanı da Kahire ’ de ilk arayacağım yer olacaktı .
Mısır ’ a beni çeken diğer en önemli unsur ise , üniversite yıllarımda en yakınım , sırdaşım , keyiflerimi çoğaltan , dertlerimi paylaşan dostum Murat Doğan ’ dı ... Murat , Türkçe ’ nin Mısır ’ da yaygınlaşması için çalışan bir Türk Büyükelçiliği görevlisi olarak bulunuyordu , Kahire ’ de ... Uzun lafın kısası , Kahire ’ ye gitmeliydim ve işte , Atina ’ dan ayrılmış , Kahire ’ ye doğru yol alıyordum .
Kahire ’ de sürmeye başladığım ilk izler , Memluklere ait izlerdi . Bilinenin aksine , Memlukler , Arap bir hanedan değildir . Müslüman bir Türk hanedanıdır . Kafkasya bölgesinden Mısır ’ a savaşçı köle olarak getirilen Kıpçak Türkleri ’ nin iktidara yürüyüşünün ilginç hikayesidir . Türkçe tarih kitaplarında , köle geçmişlerinden dolayı Kölemen Devleti olarak da bilinen Memluklar ’ ın hanedanına Yavuz Sultan Selim Han , son vermişti . Kahiret ’ ül Kadime ya da İngilizce adıyla ‘ Muslim Cairo ’ diye bilinen bölgede enfes mimari ve taş işçilikleriyle İslam Sanatı ’ nın en güzel örneklerini vermişlerdir . Hatta , Memluklerin , taş işçiliği kalitesine , Osmanlı yaklaşamamıştır desek abartmış olmayız . Seyyidine Huseyn Meydanı ’ ndan , El Ezher ’ e doğru giderken solda bulunan Khan El Khalili bölgesinden içerilere doğru , her kapısı her penceresi , taşa nakış nakış işlenen o sanat , insanı adeta büyülerken , Memlukların ulaştığı mimari , bu medeniyete karşı merakınızı arttırıyor .
Mısır ’ a köle olarak gelen ve sonradan Hz Yusuf misali bu ülkeye hükümdar olan Sultan Baybars ’ ın hikayesi de ilginçtir . Örneğin tarihte ilk Türkiye lafzını devlet isminde kendisi kullanmıştır . 1260 yılında , Mısır ’ da Moğolların , engellenemez ilerleyişini Ayn Calut muharebesinde durduran Sultan Baybars , daha sonra Mısır Türk Devleti ’ nin sınırlarını Antakya ’ ya kadar genişletti . Moğollar ve Haçlılar gibi 2 büyük güç ile sürekli mücadele eden Sultan Baybars , Mısır ’ da sanat ve mimarinin gelişmesine büyük önem verdi .
Aslında , Kahire ’ de bu tarihi katmanlar iç içe bulunmaktadır . Örneğin az önce sözüne ettiğimiz Seyyidine Huseyn Camii ve meydanı , Şii Fatımi Devleti ’ nin eserlerindendir . Bu bölgenin tam karşısında bulunan ve dünyaca ünlü El Ezher Üniversitesi ve camisi ve meydanı da Şii akideyi sistematize etmek ve yaymak için kurulmuş ilk üniversitelerdendir . Kahire ’ de Fatımiler ’ in , ehli beyti yadetmek için oluşturdukları önemli semt ve camilerden bir diğeri de Seyyide Zeynep cami ve bölgesidir . Kahire ’ de toplumsal hayatın yoğun bir şekilde akıp gittiği bu bölge , Kahire Kalesi ’ nden uzakta değildir . Kahire ’ de bir yerden diğerine giderken , bir bölge Hz Ömer ’ in vücuda getirdiği Kahire ’ yi sizlere sunarken , bir diğeri Fatımiler ’ i , bir öteki Memluklar ’ ı , az birazı Osmanlı ’ yı hatırlatır sizlere ... Yazıyı burada bitiriyorum ama Kahire ’ yi yazmak için Nil nehri kadar mürekkebe ve bu gazetenin sayfalarının tamamı ihtiyaç vardır ... Kahire ’ yi yazmaya devam edeceğiz , şimdilik yeniden merhaba ...

NATO Welcomes Italy ’ s Missile

Defense System in Turkey

Italy ’ s deployment of its missile defense system in Turkey to reflect solidarity among alliance members , NATO chief says . NATO chief has welcomed Italy ’ s announcement about deploying its missile defense system in Turkey . In his briefing to the media just before NATO defense ministers ’ meeting at the alliance ’ s headquarters in Brussels Tuesday , NATO Secretary- General Jens Stoltenberg said : “ I welcome that Italy is going to deploy SAMP / T missile defense system to Turkey .” He said NATO had already taken several different measures for Turkey ’ s safety , especially since the country remains surrounded by violence-hit countries such as Iraq and Syria . He also underlined the importance of Turkey ’ s security as a key NATO ally . “ We have different kinds of assurance measures in Turkey . AWACS surveillance planes , we have Spanish Patriot batteries and have more naval presence in eastern Mediterranean . And the Italian deployment of SAMP / T will add and augment these efforts and this is something I welcome very much . It shows the NATO solidarity ,” he said .

Kılıçdaroğlu ve

Demirtaş hakkındaki fezlekeler savcılığa ulaştı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve CHP Ankara Milletvekili Levent Gök hakkında düzenlenmiş 11 fezleke Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ulaştı .
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ’ na ulaşan 11 fezlekede yer alan suçlamalar şöyle : “ Cumhurbaşkanına hakaret , Türk milletini , Türkiye Cumhuriyeti Devletini , Türkiye Büyük Millet Meclisini , Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak .”

Kırmızı fotoğraf makinam

Kendimi bildim bileli fotoğraf makinamız hep olmuştur . Hatırlarım , babamın avuç içi kadar siyah bir fotoğraf makinası vardı . Kimseye de kullandırmazdı . Genelde fotoğrafları kendisi çeker , makinanın içindeki film rulosu bitince de , fotoğrafçıya gider , o fotoğrafları ( kimi iyi çıkmış , kimi kötü , kimi de yanmış olsun farketmez ), tab ettirir ve itina ile her birimize ait özel fotoğraf albümlerine yerleştirirdi . Babamın sayesinde doğumumdan itibaren milyonlarca olamasa da , özel günlerde , okul törenlerinde , kardeşimle kar topu savaşları yaparken , uyurken , aile büyüklerimizle beraberken , pikniklerde , bayramlarda , ( mevzuyu uzatmak mümkün ), bir çok an ’ da çekilmiş bir sürü fotoğrafımız var ve hala o fotoğraflar albümlerde duruyor . Eskiyi özlediğim zaman , elime alıp , baktığım ; zaman zaman gülümsediğim , son zamanlarda da çokca kederlendiğim , bir çok anıyı barındıran fotoğraflar onlar .

Babamdan bana geçen en güzel özellik fotoğrafçılık . Fotoğafçılık dediysem de profesyonel fotoğrafçılık olarak algılanmasın . Biz babamla oldum olası sevdik fotoğraf çekmeyi , kimi zaman güzel de yakaladık an ’ ları . Ama en iyi yaptığımız iş , bu çektiğimiz fotoğrafları , her zaman tab ettirip albümlere yerleştirmek oldu .
Lise son sınıfa geçmiştim , ailemden uzakta bir yıl babaannemle dedemin yanında İstanbul ’ da okuyacaktım . İşte o yıl alındı bana ilk fotoğraf makinası , hediye olarak . Hem de kırmızı idi rengi . Dünyalar benim olmuştu . O fotoğraf makinası ile çok fotoğraflar çektim o yıl , harçlıklarım hep film rulolarına ve fotoğraf tablarına gidiyordu . O fotoğraflardan benden uzakta , doğuda şark hizmetini yapan aileme de gönderiyordum , yazdığım mektupların arasında . Hatta o yıl lise mezuniyetimiz için yaptığımız yıllıkta yer alan fotoğrafların çoğu da benim makinamdan çıkmaydı .
Çantamda bulunması gereken en önemli ilk üç şey arasındaydı kırmızı renkli fotoğraf makinam ve nereye gitsem , hep yanımda olurdu . Bana masrafı çoktu ama hiç şikayetim yoktu . Çünkü ben an ’ ı biriktiriyordum .
Zaman içinde teknoloji ilerledi , yeni yeni fotoğraf makinaları da bundan nasibini aldı . Dijital fotoğraf makinaları ile fotoğrafçılığa yeni bir renk geldi . Herkes dijitale yönelmeye başladı . Görüntü kalitesi şimdiki döneme göre çok kötü olan o makinalara sahip olabilmek için bayağı paralar ödemek gerekiyordu . Ben bir müddet daha film rulolo fotoğraf makinam ile idare ettim . Ama insanoğlu hep daha iyisini , daha yenisini , daha güzelini ister . Bende istedim , hemde ilk doğumumu yaptığım sene eşimden . İnsan , doğum hediyesi olarak beşibir yerde ister değil mi kocasından boynuna göre , ben de istedim boynuma takacak bir dijital fotoğraf makinası .
Hatta yeni dijital fotoğraf makinam daha da küçüktü . Canon ’ un IXUS serisinden , pantolon cebime de uygun . O dönemler makinanın içindeki hafıza kartları da haliyle biraz pahalı olduğundan , daha küçük kapasiteli hafıza kartı almıştım , gönlüm büyük kapasitelisinde olmasına rağmen . Ama aslında en hayırlısı da küçük kapasiteli olanıymış . Bunu anlamak geç oldu . Makinanın içindeki hafıza kart doldukça , bir fotoğrafçıya gidip beğendiklerimi aralarından seçip , beğenmediklerimi de silip , fotoğrafları bastırıyordum . Artık “ tab ettirmek ” devri yavaş yavaş kapanıyor “ print ” yani “ basım ” devri başlıyordu .
İlk dijital fotoğraf makinamı da çok sevdim . İlk çocuğum da , dijital fotoğraf makinamla aynı döneme denk geldiği için , onunla yakaladığım her an ’ ı fotoğraflayıp , bastırdım ve albümlerle kalıcı hale getirdim . Bu arada her çektiğim fotoğrafı bastırmam da mümkün değildi . Zaten aynı kareye yansımış bir sürü benzer fotoğrafta vardı . Konu hakkında bilgili bir arkadaşımın önerisi ile 1 TB ’ lık ( terabyte external hard drive ) harici bellek aldım ve objektifime yansıttığım tüm anılarımızı bu bellekte saklamaya başladım .
Tabi teknoloji her alanda olduğu gibi bu alanda da gelişmeye devam etti . Fotoğraf makinaları , cep telefonlarımızın içine bir özellik olarak girmeye başladı . Sonra bu cep telefonlarının içindeki fotoğraf görüntü kaliteleri , benim mini dijital fotoğraf makinamdan ve içindeki hafıza kartından bile daha iyi olmaya başladı . Algılarım açılmıştı artık , hemen yeni bir cep telefonu edindim haliyle . Teknolojiyi kıyısından da olsa yakalamak farz olmuştu . Canon IXUS ’ umun pil ömrü tükenmişti , o gitti , yenisi geldi , hemde geniş bir hafıza kartı ile . Artık fotoğraf çekmelere doyamamaya başlamıştım . O sırada hayatımıza sessiz ve derinden giren facebook , “ aman be yaaa ne print edeceksin fotoğrafları , beni kullan , yap albümünü dijital ” diye avaz avaz bağırmaya başlamıştı . Türkiye ’ de yaşarken çok da ihtiyaç hissetmediğim facebook , birden albümler konusunda aklımı çelmeye başladı . Çünkü ikinci çocuğumun doğumundan sonra , artık fotoğraf bastırma işi bende yavaşlamaya başlamıştı . Nedense her şeye vakit bulabilen ben , fotoğraf bastırmaya vakit bulamamaya başlamıştım . Hafıza kartında biriken onca fotoğraf arasından , hangisini seçsem de basıversem diye oturmaya kalksam , koltuktan günlerce kalkamayacak duruma gelmiştim . Ve zaman hızla akıp geçti ve ben son 4 yıldır hiç bir fotoğraf bastırmamış olduğumu büyük bir üzüntü ile farkettim . Fotoğraf albümü konusunda şanssız olan ikinci çocuğumun , albümündeki basılı son fotoğrafı ne yazık ki onun 2 yaşını gösteriyordu .
Tercih meselesidir , zevk meselesidir fotoğraf çekmek , bastırmak , albüm yapmak . Belki kimine göre de an ’ ı zamanında yaşamaktır önemli olan . Ben oldum olası sevdim fotoğraflarla ilgilenmeyi . Zaman zaman eskiye özlem duyup , o rengi solmuş fotoğraflara dokunarak , öperek , koklayarak , geçmişe bakmayı , kimi siyah beyaz , kimi renkli . Ama şimdi her fotoğraf dijital ortamda , o fotoğrafların solma riski bile yok , belki pikseli düşüktür de , resim kalitesi iyi değil diye konuşulacak ileriki yıllarda , tabi o fotoğraflar TB albümlerinden gerçek hayata yansıyabilirse . Tabi onca çekilen fotoğrafın dosyalanması , düzenlenmesi de bir iş ki aradığın zaman ulaşabilesin o fotoğraflara . Tüm anılarını biriktirdiğin dijital albümün korunması da çok önemli ayrıca . Fotoğraf albümü gibi değil ki kütüphaneye koyasın , rahatça ulaşabilesin . Aman Allah korusun ya kaybolursa , ya bozulursa , yok olursa . İşte en büyük risk !
Eğer fotoğraf albümleri gördüğünüzde , göz ucuyla da olsa bakmayı seviyorsanız eğer , üşenmeyin , ihmal etmeyin , tab ettirin , bastırın fotoğraflarınızı . Belki de ileride çocuklarımıza bırakacağımız sadece bu fotoğraf albümleri olacaktır . Sevgiyle ve hoşlukla kalın .