Martı Eylül 2014
Babam da eski bir tamirci olduğu için sanayi bölgesinde şehrin en güzel tatlarını bulmanın
mümkün olduğunu biliyordum. Levent Oto Sanayi’de Köfteci Pala’nın köftelerini başka hiç
bir yerde mümkün değildi. Ama bu sanayide köfte yerine daha özel bir şeyin beklediğinden
emindim ki az sonra öğrendik: Öğle yemeğimiz gazel eti. Kasap dükkanının önüne serpilmiş
3-4 masadan birine oturduk. İlk önce kova, bir tas sıcak su ve sabun ile ellerimizi yıkadık
oturduğumuz masada. Çatal bıçak kullanılmıyordu mekanda, o yüzden ellerimizi iyice
yıkadık. Sonrasında ise elinde koca bir etle geldi kasap. Ekmek kesme tahtasında eti
bir güzel parçaladıktan sonra kenarına bir avuç tuz döktü. Yanında ise salata ve ugali
var (fotoğrafta ekmek içi gibi olan beyaz şey). Ugali mısır unu, su ve yağ ile hazırlanan
doyurucu bir katık. Özellikle Doğu Afrika sofralarında illaki bulunuyormuş.
Gazelin etinden öte ciğeri inanılmaz
bir tat. Hayatımda yediğim en güzel
etti diyebilirim. Bizim yüzümüzü
buruştura buruştura yiyeceğimiz
tahmin ediyorlardı sanırım ki
biz de parmaklarımızı yalayarak
ağzımız dolu dolu yiyince onların
hoşuna gitti. Paylaştığımız tatlar
paylaştığımız duyguları daha da
pekiştirince masanın sinerjisi bir
anda 100e katlandı... Ben tabi
hemen misyonerlik görevimi yerine
getirip Beşiktaş marşlarını öğrettim
sofra arkadaşlarımıza. Artık onlarda
birer Beşiktaş taraftarı! Sonunda
ise biz “Beşiktaşım Oley” şarkısını
söylerken diğer masalar bize
bakıp gülüyordu. Yan masadaki
şapkalı amca da kafasını sallayarak
ritmimize eşlik ediyordu yemeğini yerken.
Ekmek tahtasında ufak bir tane dahi bırakmadan bitirdikten sonra yemeğimizi
parmaklarımızı iyice yaladık, sonrasında ise ilk başa gelen kova, sabun ve sıcak su tekar
geldi. Tahmin edeceğiniz üzere hesap normal bir turistik lokantada gelecek ücretin 10da
1i kadardı.
Hep sevmişimdir sanayi ortamını ve sanayide yemek yiyen insanları!
121