Ma première publication PersPective39-Yuksek | Page 58

54
Arthur karakteri seyircinin görmeye alışık olduğu bir karakter değil . Kendinden emin , vücut hatları belirgin , bir misyonu olan , doğrularına doğrular katmak için çabalayıp tüm yanlışları sonsuza dek yok etmeye gayret eden o adam yok perdede . Perdedeki hayatından son derece mutsuz bir adam . Annesiyle yaşayan bir palyaço . İtici , tuhaf , belirsiz biri . Bir hiç kimse .
Filmin başından sonuna kadar bu karakterin ruhsal dengesinden şüphe ediyor seyirci : tam anlamıyla kaybetmiş , umutsuz , kurtarılamaz bir karakter var çünkü karşısında .
Bu monoton karakter istemediği halde sıkıcı ve acınası rutininden çıkarılıyor . Arthur karar vermeksizin onun kontrolünde olmayan bir sürü üst üste gelen durum sonucu bir cinayet işliyor . Olay mahallinden koşarak kaçıyor . Kendisini bir tuvalete atıyor . Kapıyı arkasından kapatıyor . Gözleri kapalı bir şekilde dans etmeye başlıyor . Çarmıha gerilmişçesine son veriyor . Ve gözlerini açıyor : aynadaki Arthur ’ la göz göze geliyor . Sonra bir cinayet daha , annesi sandığı kadını öldürüyor . Bir çeşit intikam . Tesadüf unsuru ortadan kalkıyor . Yine dans . Bir cinayet daha . Tekrar bir intikam . Görgü tanığını serbest bırakması , telaşsızlığını ve umarsızlığını simgeliyor . Merdiven sahnesi . Dans , görsel bir şölen . Murray Frenklin . Asıl cinayet . Kameralar önünde . Bir kriz anı ama sebebi belirgin . Polis arabasının üzerinde dans . Son cinayet . Te-
rapist . Sebepsiz ve tesadüfi . Başa dönüş . Bildiğimiz Joker ’ in herhangi bir cinayeti .
“ The Killing Joke ” isimli 2016 yapımlı animasyonunda Joker ’ in “ benden sadece tek bir kötü gün uzaklıktasın ” demesi ol-
Cinayet sebepsizken bile dans kendine bir sebep bulabiliyor .
dukça sembolik geliyor bana . Arthur Fleck hayal ettiği sevgilisine “ kötü bir gün geçirdim ” derken buna gönderme yapıyor belki de . Arkasında bir düşünce yattığını düşünüyorum . Tehditkar bir düşünce , teşvik edici bir düşünce ; her insan bu kadar delirmenin eşiğinde sayılmalıdır ve tek bir gün , yeterince kötü tek bir gün , bir kahramanı bile beklenmedik bir şeye , “ kötü ” bir şeye , dönüştürebilecek güçtedir . “ An ” ın öneminin vurgulanması bir kenara , bu düşünce bir uyarı niteliği taşıyor . “ Farkına var ” gibi bir uyarı ya da “ dikkat et !” gibi bir son çare çığlığı … Bu fikir Joker karakterinin yaratılışından beri ona enjekte edilmiş ve Phillips ’ in Joker ’ inde de eksik olmayan bir öğe . İnsanın içindeki – belki de “ doğasındaki ” denmeli – kötülüğün bir çeşit örneği . Ne kadar romantik , sembolik ve romanesk olsa da oldukça iyi bir temsil olduğunu kabul etmek gerek .
“ Kötülük ” terimi ise aslında bir soru işareti . Kendiyle birlikte , dolaylı olarak konunun içine “ ahlak ” kavramını taşıyor . Ne kötü ? Potansiyel birkaç tecavüzcüyü öldürmek mi ? Evlatlık çocuğunu kalorifere bağlayıp günlerce aç bırakan bir kadını öldürmek mi ? Yoksa zararsız ama pek fazla gülen bir adamı toplumdan dışlayıp “ zaten o bir hiç kimse , en fazla ne yapabilir ki ?” düşüncesinin arkasına saklanıp ona toplumca , hayatı boyunca işkence etmek mi ? Böyle birinin eline silah vermek ? Peki ya ne pahasına olursa olsun , şiddet aracılığıyla olsa bile ,