Ma première publication PersPective39-Yuksek | Page 56

52
zaman daha fazla çalışmak zorunda kalabilirdiniz ama bizim çalışma tempomuz eğer albüm yapmıyorsak cuma ya da cumartesileri konser vermektir . Ben kano ve bisikletle ilgiliyim mesela yapmak istersem hafta içi yapabilirim . Kendimi buna göre ayarlarım .
P : Yüksek Sadakat grubunun bu kadar uzun süre devam edebilmesini sizce nelere borçlusunuz ?
K . Ö : İstikrar önemlidir tabii ki ama bir grubun kendi iç dinamiklerini bulması , kurması ve bunları uzun süre devam ettirebilmesi daha da önemlidir bence . Grubu kurduktan sonra yaptığım önemli şeylerden biri katılan herkesin grubun sahibi gibi hissetmesini sağlamaktı . İkinci olarak da sürtüşme gereklidir . Sürtüşme olmayan grup olmaz ama bu sürtüşmeyi pozitife dönük bir şekilde çözmeyi öğrenmek gerekir ki bu da zamanla olur . Pek çok grup da burada patlar aslında . Yavaş yavaş kişilerin birbirine sürtüşe sürtüşe temizlenmesi ve parlaması gerekiyor , aynı kayalar gibi . Bunlar tabii söylemesi kolay ama yapması zor şeylerdir . Sağduyu gereklidir yani bu türbülanslardan çıkabilmek için .
P : Grup olarak olmak istediğiniz yerde misiniz yoksa hala hayalleriniz , gerçekleştirmek istediğiniz şeyler var mı ?
K . Ö : Aslında istediğimiz yerdeyiz . Hayalimiz , kendi kriterlerimiz doğrultusunda , kaliteli müzik yapmaya devam etmek . Zamana dayanıklı olmak isteriz . Türkiye ’ de istediğiniz müziği yapabiliyorsanız bu zaten çok başarılısınız demektir .
Hayatta kendimi en iyi hissettiğim yer sahne .
P : Perspective ’ in 20 . yılında Sanat ve Değişim konularını işledik . Dolayısıyla size şöyle bir soru sormak isteriz . Türkiye ’ deki genel müzik anlayışı çok keskin bir dönüşte . Bunun grubunuz üzerinde bir etkisi oldu mu yoksa aynı kitleye hala hitap ediyor musunuz ?
K . Ö : Uzun zamandır böyle bir dönüş var aslında . Bana göre müziğiniz zamanın ötesine geçmeyi becerebiliyorsa , zaman üstü olabiliyorsa , ki bence biz böyleyiz , her koşulda başarılı olabiliyor . Dinleyici daha hızlı değişiyor , mesela sizin yaşınızda ya da sizden çok daha genç arkadaşları Yüksek Sadakat konserlerinde şarkılarımızı söylerken görebiliyoruz . Yani bizim açımızdan biz bu dönüşün dışındayız ve kendi hoşlandığımız şeyi yapmaya devam ediyoruz . Dışarıda ne olup bittiği bizi çok da ilgilendirmiyor .
P : Peki son zamanlarda çıkan sanata dair işlerden aklınızda kalan var mı ?
K . Ö : En son seyrettiğim iyi film Irishman ’ di . Parasite ’ a gidecektim tavsiyeler üzerine ama henüz gidemedim . Genç jenerasyondan gelen gruplara bakıyorum , Yüzyüzeyken Konuşuruz , Adamlar , Jakuzi bunların hepsi ilgimi çekiyor ve beğeniyorum da . Son Feci Bisiklet ve
Palmiyeler de eklenebilir . Büyük Ev Ablukada ’ yı da seviyorum onların da Türkiye için öncü şeyler yaptıklarını düşünüyorum . Resim ve Plastik sanatlarda fikir beyan edecek kadar uzmanlığımın olduğunu düşünmüyorum açıkçası .
P : Müzik eleştirileri de yazmışsınız daha öncesinde . Müzisyen için müzik eleştirisi yazmak avantajlı mı yoksa dezavantajlı bir durum mu ?
K . Ö : Böyle bir şey size avantaj da getirir dezavantaj da çünkü ön yargılar oluşmaya başlar müzisyen olduğunuz için ve asıl konuyu gözden kaçırabilirsiniz . Yapılan şeyin , sıradan bir dinleyicinin fark etmesinin zor olabileceği ayrıntıları , becerileri siz daha iyi fark edersiniz çünkü bu işin bütün aşamalarını biliyorsunuzdur . Ama şöyle etik bir mesele çıkıyor ortaya , siz kendiniz müzik yaparken insanların yaptığı müziği eleştirmek biraz “ sorunlu ” bir şey . Ben de zaten 2-3 yıl kadar yapıp bıraktım çünkü arkadaşlarınızın yaptıklarını eleştirmek zorunda kalıyorsunuz ve insanlar , özellikle Türkiye ’ de , genel olarak duygusallar . Bu yüzden arkadaşınızın yaptığı işi ne kadar objektif eleştirirseniz eleştirin karşı taraf yeterli görmeyebilir o yüzden oraya hiç girmemek en iyisi .
P : Son olarak sahneye çıktığınızda neler hissettiğinizi tarif edebilir misiniz ?
K . Ö : Ben çok zevk alıyorum . Hayatta kendimi en iyi hissettiğim yer sahne diyebilirim . Yaşadığımı en iyi hissettiğim yer . Sahne tutkum vardır , ne kadar çalarsam o kadar çalmak isterim . P