Ma première publication PersPective39-Yuksek | Page 35

oluyor . Defileye gelecek olursak , “ READY-TO-WEAR ” adlı koleksiyon görücüye çıkıyor ve sadeliği , yeni kesim teknikleri ile herkesi büyülüyor . Fakat asıl şok tasarımcının kendisinden geliyor . Şov esnasında Simon yanında beyaz bir at ile podyuma çıkıyor . Herkes şaşkın , herkes çıldırmış ve herkes tatmin olmuş . Tam da aranan şov podyumlarda yer bulmuş oluyor . Ve böylece McQueen ile temeli atılan , Lagerfeld ve Porte ile şahlanan ‘ podyumda şov ’ mantığı tüm moda dünyasını yönetmeye başlıyor .
2017 ’ nin İlkbahar / Yaz dönemine bu farkındalıkla giren Karl , hemen bir adım atarak koleksiyonun sonunda iki mankene robot kostümleri giydirerek sahneye çıkarıyor . Üstlerinde de tabii ki klasik Chanel döpiyesleri .
Aynı sezon içerisinde Moschino ise kağıt bebeklerden ilham aldıkları koleksiyonları ile podyumu şekillendiriyor .
Fakat asıl büyük hareketler 2018 yılında yapılıyor ve bize “ Demek ki aslında hepsi bir yıl boyunca hazırlanmış .” dedirtiyor .
2018 Sonbahar / Kış koleksiyonlarına baktığımızda bir ilk ile karşılaşıyoruz . Bir süredir hiçbirimizin yabancı kalmadığı dronelar Dolce & Gabbana sayesinde ilk defa defilelerde kullanılmaya başlanıyor . 25 Şubatta Milano ’ da gerçekleşen çanta defilesinde son moda çantaları dronelar taşıyor . Ve tabii ki artık defile değil şov izlemeye gelmiş yüzlerce modasever bu olayı ayakta alkışlıyor .
Gucci ise şovu koleksiyonun kendi ile yapmaya karar veriyor . Bunun için de mankenlere maket kafalar , ejderhalar ve yılanlar gibi görülmemiş aksesuarlar taşıtıyor .
Bu kadar
görsellik için
yaşarken
başından beri
görsel olan
modada sadece
görsel ürün artık
yetmiyor .
İlkbahar / Yaz döneminde ise bir sürpriz bizi bekliyor . Philipp Plein ’ ın şovunda Dita Von Teese ’ in Burlesque dansı ile resmen herkesi büyülüyor .
Chanel ise bu iki sezonda çıkardığı defileleri birbirinin devamı şeklinde yapmayı tercih ediyor ve kış döneminde her yeri sarı yapraklar ve kuru dallarla kaplarken yaz döneminde podyuma akan bir nehir ve çiçekler getiriyor .
Günümüze gelip geçtiğimiz yarım yıllık süreci değerlendirecek olursak ilk önce 19 Şubat ’ ta Karl Lagerfeld ’ i kaybettiğimizi bilmemiz gerekir . Ölümü tüm moda dünyasını sarstı , onun ardından yapılan Sonbahar / Kış defilesi ona saygı duruşu niteliğindeydi . Penelope Cruz ’ un da çıktığı defilenin final kısmında mankenlerin kendilerini tutamayarak ağladıkları görüldü . Bu resmen devasa bir emeğe verilen veda öpücüğüydü .
İlkbahar / Yaz döneminde ise yıla damga vuran ilk defile Paris Haute Couture haftasından geldi . Viktor + Rolf tasarımı olan mesajlı tuvaletler ; güncel cümleleri ,
renkleri ve imkansızlıkları ile gündeme bomba gibi düştüler .
Ardından Jacquemus ’ nün lavanta tarlasında 2020 koleksiyonunu sunduğu defilesi herkesi hayran bırakmakla beraber Simon ’ un yaratıcılığına şapka çıkarmamıza sebep oldu .
Bu yıl beklenmeyen bir gelişme de yaşandı . Fredrik Tjaerandsen isimli tasarım öğrencisi mezuniyet koleksiyonu olarak bir defile sundu ki haftalarca gündemden ( ve Instagram ’ larımızdan ) düşmedi . Yarattığı balon şeklinde ve podyumda sönerek elbiseye dönüşen tasarımları ile hem bu yola bir taş daha koydu hem de ismini dünyaya duyurdu .
Sonuç olarak tüm bu örneklere baktığımızda gördüğümüz şey ise şu ; 21 . Yüzyılda bu kadar görsellik için yaşarken başından beri görsel olan modada sadece ürün yetmiyor , artık canlı sunumlar da gerekiyor . Hatta bazen sadece sunumlar ... Açık konuşmak gerekirse bu sunum çılgınlığının akıntısı ile gitmeyen büyük moda evlerinin geleceğinin belirsiz olduğunu düşünmekle beraber gelen yeni neslin de ilgisinden mahrum kalacağını düşünüyorum . Bu da birçok para ve mertebe kaybı demek . Kimse kusura bakmasın ama açık ve öz . P
33
KAYNAK
https :// www . chanel . com / en _ WW / fashion . html