Ma première publication PersPective39-Yuksek | Page 26

24
Taş ocaklarında kirlenmek Tanrı ’ nın Adem ’ e uzanan elini resmetmekten daha büyüleyiciydi ona göre .
natçı yalnızca on dört yaşındaydı . San Marco Manastırı bahçesindeki ‘’ Bahçe Okulu ’’ nda taşları inceliyor , onları okşuyor ve onlarla sohbet ediyordu küçük dâhi . Bu bahçede antik dönem tanrı heykelleri , Eski Yunan ’ dan kalmış eserler ve onların onlarca kopyaları bulunuyordu . Sanatçılara sonsuz destek sağlayan onları sarayında ağırlayan ; hümanist , filozof , ressam , heykeltıraş ve nice dostlarıyla uzun sohbetler etmekten keyif alan Lorenzo di Medici , Floransa ’ yı yöneten isimdi . Bundan sonra o artık Michelangelo ’ ya hem bir baba hem de bir dost olacaktı .
Ünü insanlarca duyulmaya başlayan dâhi , yirmi altısına basmış ; Vatikan ’ da Meryem Ana ve İsa ’ yı tasvir eden Pietà heykelini yapmıştı . Oğlunu tutan
Meryem ’ in mahzun ifadesini ve İsa ’ nın cansız bedeninin kucağında resmen akıp gidişini taşa ustalıkla kazımıştı . Ve nihayet memleketi Floransa ’ ya geri döndü . Şehrin ana kilisesi olan Santa Maria del Fiore ’ den çağrılıyordu . Michelangelo ’ nun kiliseye ayak basıp devasa mermer bloğu gördüğü an , sanat tarihi için çok kutsal bir andı . Heybetinden bir gün bile ödün vermeyen Davut ’ unun , Golyat ’ ı öldürmeye karar verdiği andan pek de farklı sayılmazdı .
Kırk yıl önce heykeltıraş Augustino di Duccio tarafından başlanan ama kırık dökük halde yarım bırakılan dev mermer blok Da Vinci dahil pek çok sanatçı tarafından da reddedilmişti . Yıllarca da böylesine bir yükün altına girmekten korkmuşlardı . Michelangelo , tüm cesaretiyle bu taşa talip oldu . Sanatçı her zaman yalnız çalışmayı severdi ve ara vermeden , yemek dahi yemeden sabahını akşamını eseri için feda ederdi . Nihayet atölyesine çekilmiş , taşla yalnız kalmıştı . Günler , haftalar geçti . Bu süre boyunca yaptığı tek şey taşa uzun uzun bakmak , onu okşamak , kulağını ona dayayıp bir şeyler fısıldamasını beklemekti . İnsanlar merakla dâhi ’ nin yanına geliyordu fakat taşı dokunulmamış halde görünce şaşırıp sinirleniyorlardı . Kilisenin piskoposunun ve rahiplerinin de sabrı tükenmek üzereydi . O sabırdan Michelangelo ’ da bol bol vardı ki asıl önemli olan da buydu . Evine gitmiyor , taşın hemen dibinde , kilisenin soğuk zemininde
uyuyordu . Yemek yememeye alışık bir bünyesi vardı , cılızcaydı . Sürekli kir içinde dolaşırdı ve bundan en ufak bir rahatsızlık duymazdı . Biraz zaman geçti , isteği nihayet gerçekleşti ve taş , Michelangelo ’ ya seslendi .
Taştan çıkan ses , Eski Ahit ’ te bahsi geçen Davut ’ a aitti . Filistinliler ile İsrailoğulları ’ nın arasında geçen savaşta Filistinli dev Golyat öne çıkmış ve düşmanına ‘’ Beni öldürebilirseniz hepimiz köleniz olacağız !’’ diyerek meydan okumuştu . O sırada savaşta bile bulunmayan çobanlık yapan genç ve çelimsiz Davut , Golyat ’ ın bağırışını duymuş , savaş meydanına gelmiş sapanını çıkarmış ve kendisine doğru koşan devin tam alnının ortasına bir taş isabet ettirmişti . Ardından yere düşen Golyat ’ ın başını kesip yukarı kaldırmıştı . İşte bu Eski Ahit metni o döneme kadar pek çok heykele ve resme konu olmasına rağmen en çok bilinenin Michelangelo ’ nunki olmasına şaşırılmamalıydı . Taşına baktı yeniden .‘’ Davut , sen misin ?’’ sorusuyla yanıtladı devasa mermer bloktan çıkan sesi . Henüz aletlerini eline bile almamıştı . Günlerce taşın onunla iletişime geçmesini aç ve susuz şekilde , yerde iki büklüm uyumaya çalışarak ve birkaç kez hasta düşerek beklemişti . Heykeline başlamadan önce geçirdiği zamanı , aklından geçen düşünceleri daha sonradan ‘’ Taşın içindeki Davut ’ u gördüm ve ona ait olmayan