Ma première publication PersPective39-Yuksek | Page 20

DS Sektör

TOPLUMSALLIK SANATI

Tuba Yaman tyaman @ gsuik . co
Sanat , tarihin bugüne taşımakta yetersiz kaldığı toplumsal hafızayı , duygular aracılığıyla taşıyabilir . Sanat ile harekete geçen duyular da sosyal değişim için bize ilham kaynağı olur .
18
aşamı boyunca sanatsal bir algı geliştiren , sanat yapabilen ve sanattan zevk alan tek canlılarız . Belki beyinsel gelişimin bir parçası olarak , bu yetimizin varlığını , tamamen fizyolojik sebeplere borçluyuz . Fakat yine de sanatın , insan ırkının ve sosyal yapısının bu denli bir parçası haline gelmesini yalnızca bu fiziksel neden ile açıklayamayız . Bize , tüm duyularımızı harekete geçirebilen bu etkinliği yaptıran başka motivasyonlar da olmalı . Sanatın vermek istediği mesajlar , yaymak istediği akımlar , dokunmak istediği hayatlar , değiştirmek istediği toplumlar olmalı . Peki “ sanat ” gerçekten bu güce sahip mi , sanat dünyayı değiştirebilir veya toplumsal dönüşümler yaratabilir mi ?
Sanatın varlığının ilk zamanlarından bugüne sadece sanatın kendisi değil , sanatı icra eden toplum da değişti ve hala değişmekte . 17000 yıl öncesine ait Lascaux mağarasının duvarlarına resmedilmiş
Sanatın bu etkiyi sağlama gücü , güzelliğinden , derinliğinden veya açıklığından geliyor olabilir .
hayvan figürleri ile 1964 ’ te Norman Rockwell ’ in yaptığı “ The Problem We All Live With ” adlı eserinin yapılma motivasyonlarının aynı ya da benzer olmasını bekleyemeyiz . Öte yandan , Tolstoy ’ un “ Sanat Nedir ?” kitabında tanımladığı gibi sanat insanın insanla ilişki kurma yollarından biri . Başka bir deyişle sanat ,
bir aktarım yapma amacı güder . Bu bakımdan genel çerçevede bakıldığında Lascaux Mağara resimleri ile Rocwell ’ in tablosu benzer bir etkileşimi hedefler . Bu eserlerden biri belki de sadece küçük bir topluluğa bir hikaye anlatmayı hatta uyarı mesajı vermeyi amaçlarken ; diğeri Afroamerikan Sivil Haklar Hareketi ’ nin ikonik bir resmi olmayı bile başarmıştır .
Sanatın bu etkiyi sağlama gücü , güzelliğinden , derinliğinden veya açıklığından geliyor olabilir . Fakat bunun yanında , sanatın ortaya çıkışından beri , içinde olduğu toplumlardan kopuk var olamaması da sanatın uzun zamandır sosyal dönüşümde etkili olmasını sağlayan unsurlardan . Toplumsal yapıdan ayrılamayan sanatın aynı zamanda “ gerçeklik ” ten de tamamen kopmasını düşünemeyiz . Platon ve Aristoteles ’ in “ mimesis ” kavramına göre , sanat gerçek dünyanın bir taklidi . Bu yüzden de sosyo-ekonomik koşullar , toplumsal normlar , sosyal problemler ve politik içeriğin toplumun kaçınılmaz parametreleri olması da sanatın salt sanatsal üretim olarak ortaya çıkmasını engeller . Burada güzel olan , sanatçının düşündüklerini olduğu gibi yansıtma çabasının yerine “ artistik gerçeklik ” ile topluma yaklaşma çabasının olması . Sanatın aslında insanlığın bu kadar güçlü bir aracı olması , bazen de sanatın gerçek dünyayı taklit etme başarısından çok , bizim sanatı algılayış biçimimizin bir taklidi olarak gerçek dünyayı algılamamızı sağlar .
Sanat ve toplum öylesine bir karşılıklı etkileşim yaşar ki , hem toplum dönüştükçe sanat değişir , hem de sanat yaşamaya devam ettikçe toplumu dönüştürmeyi başarabilir . Tarih boyunca da sanatın bu gücü iyi veya kötü amaçlarla kullanıldı . Nazi Almanyası ’ nda Hitler , Nazi ideolojisine uymayan hiçbir sanat eserinin