LightWorld Sayı 37 / Yüksek Bina Aydınlatmaları | Page 6

4 EDİTÖRDEN GÖKYÜZÜNE YÜKSELEN IŞIKLARIN ÖYKÜSÜ Değerli LightWorld okuyucuları, Ocak-Şubat sayımızda dosya konumuz ‘Gökyüzüne Yükselen Işıkların Öyküsü’. Ezgi Tulunay Çağıldak Genel Yayın Yönetmeni [email protected] Gökdelen (skyscraper) ilk kez 19. yüzyılın sonlarında New York’ta çok katlı, yüksek yapıları tanımlamak için kullanılmış. Tarihte ve yakın geçmişte; güçlü olma arzusu, itibar, zenginlik, hakimiyet ve dini duygular bu binaların yapılmasında etkili olmuş. Mitolojide, arkaik toplumlarda, dini metinlerde göğe yükselen yapıların, kutsal amaçlar ve güç gösterisi için yapıldığı bilinmekte. Antik dönemlerden kalma söylenceler, belgeler veya kalıntıları bize ulaşan: Babil Kulesi, Piramitler, Moseleus Anıtı, Kukulkaan piramitlerinin her biri, dönemlerine göre birer gökdelendir. Babil Kulesi ile ilgili; “Büyüklük ve güç peşindeki insanlar göğe, bir kule inşa etmeye giriştiler. Fakat yükseldikçe her katta farklı diller oluştu. Böylece birbirlerini anlamaktan aciz kalan yapımcıları bu işten vazgeçtiler” ifadesi, geçmişten bugüne uzanan bu aşırı büyüklük ve devasa boyutlardaki yapısal kütlelerin insanlar arası iletişimsizliği artırdığını vurgular. Biliyoruz ki geçmiş ile geleceği bağlayan köprü, yaşadığımız andır. Geçmişin farklı amaçlı güç gösterisinin, günümüzün ekonomi temelli güç gösterisiyle bu yabancılaşma anlamında benzeş tarafları vardır. Gökdeleni, Amerika’da ama özellikle New York ve Chicago’da inşa alanı darlığı nedeniyle oluşan bir kent kültürü üretmiştir. Fakat o topraklarda kentlerin tarihi en fazla 2 yüzyılı geçmez. Bu nedenle karmaşık bir kentsel dokudan söz edilemez. Paris gibi köklü kentlerde ise gökdelenler, kenti kuşatan geniş bir otoyolun ya da bir hattın dışına sürülerek eski ke