Kültürhane Menü- #Evdekal Sayısı Kültürhane Menü- #Evdekal sayısı | Page 22

YEREL BASIN YEREL BASIN ROTATİF SESLERİNDEN MERSİN'İN GÜNEŞİNE Aysun Koç Aydoğan https://youtu.be/LeLpuX9axyI “Halk önce gazetecisine güvenmeli. Halk, kendisine güvenmediği insanın yazdığı habere güvenmez.“ Kültürhane’nin yerel basın ve yerel gündem ile olan yakınlığı iki yıldan daha uzun süredir Viva Mersin programı ile devam ediyor. Programın bir evveliyatı var aslında. Kültürhane’nin girişindeki bü- yük duvar gazetesi ile başlayan bu maceraya kısa bir süre önce eklediğimiz “Yerel Basın Söyleşileri” de eşlik etmeye başladı. Geç- tiğimiz şubat ayında konuğumuz, Ankara’da gazeteciliğe başlayıp meslek hayatına Mersin’de devam eden yılların gazetecisi Fikret Ünver’di. “Gazetecilik mi? Hadi oradan!” Söyleşi süresince mesleğine duyduğu bağlılık ve sevginin verdiği duygularla zaman zaman heyecanlanan Fikret Ünver, ilk bölümde gazeteciliğe nasıl başladığını anlattı: “Bana benzeyen bir arkada- şım vardı. Ankara Atlı Spor Kulübü’nde biniciydi.1973 yılının Tem- muz ayıydı. O dönem askerden yeni gelmiş ve işsizdim. Arkadaşım birgün geldi “Fikret sana bir iş buldum” dedi. “Ne? Söyle…” diye merakla sordum. Arkadaşım “Gazetecilik” deyince “Hadi oradan! Dalga geçme ne gazeteciliği!” dedim. “Farketmez efendim” Yeni Ortam Gazetesi’nde Ankara Notları’nı yazan Mustafa Ekmek- çi’nin “Fikret gece mi çalışmak istersin gündüz mü?” sorusuna Fikret Bey’in “Farketmez efendim. Hangisi olursa” yanıtını vererek hiçbir şey bilmeden başladığı gazetecilik macerası, haber atlama- manın endişesi, haberin ne olduğunu öğrenmeye çalıştığı heye- canlı ve uzun bir yolculuk olarak devam ediyor. 22 Kah yukarıda, kah köftecinin kadehinde Bir şartla başkanın basın danışmanlığı Maceralı ve zorluklarla devam eden gazetecilik mesleğini neden hiç bırakmadığı sorusuna Fikret Bey’in hiç tereddüt etmeden ver- diği cevap ise onun ömrünü adadığı mesleğini anlatırken yükselen nabzını açıklamaya yetiyor: “Başka bir iş bilmiyorum ki! Bu mesle- ğin ne kadar saygın ve ne kadar önemli olduğunu ilk zamanlarda anladım. Gazetelerde gördüğümüz koca koca insan- lar büroya gelip bizimle sohbet ediyordu. Hem yukarıya yakınsın, hem iniyorsun aşağıda köfteci kadehinde rakı içiyor- sun. Halkla berabersin, çalışanla, iş- çiyle berabersin. Renkli bir meslek. "Ben burada tutunmalıyım” dedim. Mesai kavramını hiç gözetme- dim. Halen bir heyecan dürter beni kalk git diye. Gazetecilik sürekli öğrenme işidir. Gazeteci sürekli yeniliği, gelişmeyi, doğruyu, iyiyi, güzeli olanı biteni yanlışı takip etmek zorundadır. Oku- ma alışkanlığının, öğrenme alışkanlığının sürekli olması lazım. Halk önce gazetecisine güvenmeli. Halk, kendisine güvenmediği insanın yazdığı habere güvenmez.” diyen Fikret Ünver söyleşiye Ankara muhabirliği ve darbenin etkisinde geçen meslek yılları ile devam ediyor. Ünver yaşam mücadelesine Mersin’in Aydıncık ilçesinde devam et- meye karar veriyor. Öğretmen bir arkadaşının tavsiyesiyle 1981 yılının Ocak ayında o dönem küçük bir yerleşim yeri olan Aydıncık’a taşınıyorlar. İşler istedikleri gibi gitmeyince Fikret Ünver ve çareyi yine başka bişey bilmem ki diyerek yaptığı gazeteciliğe dönmekte buluyor ve ardından Mersin’deki gazetecilik günleri başlıyor: Gü- naydın, Güneş, Mersin Son Haber, Bölge Ekspres ve İçel Ekspres gazeteleri ve sonrasında 1987-1989 yılları arasında Mersin Be- lediye Başkanı H. Okan Merzeci’nin basın danışmanlığı ile devam ediyor. Okan Merzeci’ye “Gazeteciden korkmayalım. Ben sana belediye ile ilgili olan olumsuz haberleri ayda 1 kere getireyim. Görüşümü de aktarayım.” diyen Fikret Bey belediyenin eleştirildiği olumsuz haberleri toplayarak başkana iletip çalışanların teftiş edil- mesini sağlamış. Fikret Ünver’e göre “Akıllı bir yönetici teftiş ister. Gazeteci toplumun müfettişidir.” 1980 Darbesi ve meslekten ilk istifa Ankara’nın gelecekteki gazetecilerinden biri olmaya aday iken nasıl olup da yolunun Mersin’e düştüğünü anlatan Ünver ilk istifasının nedenini memleketin kısa tarihini de anarak anlatıyor: “O zamanlar 12 Eylül dönemiydi. Askeri araç dururdu, rütbeli bir kişi iner bakardı gazeteye. Yayımlanamayacak haberleri keserler- di. Sayfaya konulamayacağı için gazete sayfasının o bölümünün beyaz çıktığı zamanlar bile oldu. Ankara içi baskısına ayrı bir ekip gelirdi. Bir tekel haberini patlattım. Benim tekel haberini cart diye kesip çıkardılar. Eskiden zam haberleri olunca infial çıkardı. Şimdi hiçbir şey olmuyor. Birkaç haberim böyle güme gitti. Atatürk’ün 100. doğum yılında Anıtkabir’in üstünü ve altını gösteren hem renkli hem siyah beyaz bir haber çalıştık. Atatürk’ün asıl mezarının olduğu alt katı ve üstteki kutlamaları gösteren bir haber yaptık. Mezar odası bakımsız, kirli, darmadağınıktı. Bu haberden bana ve fotoğrafı çeken arkadaşıma o dönem aldığımız maaşın 5 katı kadar ücret verildi. Ödül geldi bana. Ama haber çıkmıyor. Neden? San- sürü aşamıyoruz. O haber yayınlanmadı. Yıllar sonra Uğur Dündar yaptı. Benim içim cız diye eridi gitti. Milli Güvenlik Konseyi özel haber yapmayı yasakladı. Bununla ilgili bildiri yayınladılar. Bir bü- yük rakı içtim ve mesleği bırakmaya karar verdim.” Öğretmenlikten daha saygın bir meslek Fikret Ünver’e göre gazetecilik öğretmenlikten de saygın bir mes- lek. “Öğretmen 40 kişiyi zehirler ama bir gazeteci hele ajans ga- zetecisiyse binlerce, milyonlarca kişi aynı anda zehirler. Yanlış bir şey aktarır sonra insanlar gidip ona göre kullanır oyunu.” Yerel gazetelerin habere yaklaşımının nasıl olması gerektiği sorusuna ise Ünver, “Mersinli sadece narenciye mi okuyacak? Sadece deniz mi okuyacak?” Haber anlayışı öyle olmuş ki “Haber yerel olmalı” deniyor. Peki Mersin’de yaşayan insanı İstanbul’un tekeline mi bı- rakacağız? Bir iki tane önemli gündemi süzüp yerelde anlatmamız gerekir.” diyerek sözlerini yerel basına dair umuduyla noktalıyor. Fikret Ünver bugün 69 yaşında ve mesleğine Mersin’de ‘kardeşim’ dediği Ali Adalıoğlu’nun sahibi olduğu Güney gazetesinde artık klavyesinin tuşlarıyla, ilk günkü gibi aynı heyecan ve umut ile de- vam ediyor. 23