Kültürhane Menü- #Evdekal Sayısı Kültürhane Menü- #Evdekal sayısı | Page 12
MAYA GÖÇ(MEN) HİKAYELERİ
MAYA GÖÇ(MEN) HİKAYELERİ
BİR HAYATA ÜÇ GÖÇ SIĞDIRMAK…
FATİMA ŞEYH ABDİ’NİN HİKAYESİ
Burçak Görel
https://youtu.be/7LQwmIr4C1c
Fatima, Afrin’de Kürt olmanın, Halep’te muhalif olmanın, Erbil’de Suriyeli olmanın,
Türkiye’de göçmen olmanın; bir de üstüne tüm bunları bir kadın olarak yaşamanın
hissettirdikleri ve getirdikleriyle anlatıyor.
Kültürhane, Maya Derneği’nin düzenlediği
“Göç(men) Hikayeleri” serisinin ikinci-
sinde Fatima Sheikh Abdi’yi ağırladı.
Fatima bir hayata sığdırdığı üç
ayrı göç hikayesini, hayatı-
nın kırılma noktalarını ve
Afrin’den Mersin’e uzanan
yolculuğunu anlattı. Ya-
sakla iç göçü, savaşla ise
dış göçü yaşayan Fati-
ma, çok kimlikli “öteki-
liğinin” gölgesinde ha-
yatta ve ayakta kalmanın
hikayesini dinleyenlerle
paylaştı.
Fatima, Suriye’nin Afrin
şehrine bağlı Midanki köyün-
de dünyaya gelmiş Kürt bir kadın
sanatçı. Hikayesini anlatmaya başla-
madan önce geldiği yere, çizdiği resimlere
ve hayatına dair fotoğraflardan oluşan bir videoyla
başlıyor söyleşisine. En çok da Midanki ve Afrin’e dair fotoğraflar…
Zeytin ağaçlarının kapladığı, üzüm salkımlarının dallarını kırdığı,
doğal güzellikleriyle göz dolduran bir köy Midanki. Sonradan öğ-
reniyoruz, Fatima da en çok doğasını severmiş oraların; hatta bu
sebeptendir ki aslında ufak bir seyahat için geldiği Mersin’e yer-
12
leşme kararı almış. Biraz köyüne, biraz da Afrin’e ben-
zetmiş Mersin’i. “Mersin küçük yer” diyor Fatima.
Hatta “Bu kadar küçük bir yerde bu kadar
çok Suriyeli… Mersinlileri de anlıyorum”
diye ekliyor. Fatima bu sözleriyle bize
bir zamanlar unuttuğumuz, belki
bizden alınan, çalınan, unutturulan
bir şeyi hatırlatıyor. Bir arada ya-
şayabilmek için ihtiyacımız olan
yaklaşımın ve kurulacak dilin
reçetesini…
İkinci göç: “Göçmen olmak her yerde zor” ve sürekli değişen işler arasında yaşamaya devam ediyor.
Fatima ilk dış göçünde yaşadığı bu diasporayı “Soraniler Kürtle-
ri ikinci sınıf insan olarak görüyordu. Göçmen olmak her yerde
zor.” diye anlatıyor. Aynı dönem Şam’da başlayan protestolar ve
Suriye’de baş göstermeye başlayan savaş sonucu rejim atmosferi
sakinleştirmek adına bazı tutsakları serbest bırakıyor. Fatima’nın
kayınpederi tahliye olmasına rağmen ülkesini terk etmiyor ve so-
kakları dolduran protestoculara katılıyor. 7 Ekim 2011 tarihinde
öldürülüyor. Suriye’de başlayan savaş Erbil’de ki hayatlarını etki-
liyor ve bir göçün eşiğine sürüklüyor Fatima’yı. Yaşamlarımızın
kesiştiği hikayeye: Erbil’den Türkiye’ye… “Kalıplaşmış bir yargı vardı Suriyeli kadınlara
dair”
Üçüncü göç: “Sadece merhaba ve nasılsın demeyi
biliyorduk”
Fatima’nın Türkiye’deki göçmenlik hikayesi, Türkiye’de yaşayan mil-
yonlarca göçmenin uzun yıllardır yaşadığı, Türkiyelilerin ise sayısız
kez sokakta karşılaştığı, gazetede okuduğu, komşusunda gördüğü
hikayeye oldukça benziyor. En büyük sorun dil. “Türkiye’de haya-
tımızı en çok Türkçe bilmemek zorluyordu. Sadece “merhaba” ve
“nasılsın” demeyi biliyorduk.” diyor. Türkiye’de iş olanakları çok
az. Suriyeli göçmen bir kadın için çok daha az. Şehri ve insanları
tanıdıkça kendi işini kurmaya karar veriyor. Elindeki maddi manevi
tüm imkanları kullanarak açıyor “Vinus Çiçekçilik”i. Üç yılın sonun-
da ekonomik sebeplerden dolayı çiçekçi kapanıyor. Fatima işsizlik
Tanıştığı insanların ilk olarak hep aynı soruları sorduğunu söylüyor
Fatima. İlki “Ne zaman başörtünü çıkarttın?” ikincisi ise “Sigara
içmeye ne zaman başladın?” Fatima “Herkeste bir şekilde aynı fikir
oluşmuştu. Kalıplaşmış bir yargı vardı Suriyeli kadınlara dair. Oysa
biz öyle değiliz. Birçok Suriyeli kadın var; kitap okuyan, bilinçli,
yazar, şair, oyuncu…” diye anlatıyor hissettiklerini.
Belirsizlik, değişen kurallar, çalışma izninin olmaması, seyahat
özgürlüğünün olmaması… “Biz yaşamımızda ileriye dönük plan-
lar yapamıyoruz. Bugün bir kural çıkıyor ve hayatımız değişiyor.
Bizim hayatlarımız artık siyasetin konusu” diye özetliyor Fatima
Türkiye’deki hayatını.
Kültürhane'de, bu coğrafyanın, Mersin’in, Maya’nın içinde barın-
dırdığı farklı milletlerin dilleri yükseliyor. Kürtçe, Türkçe, Arapça
soruyor, konuşuyor insanlar… Fatima, Afrin’de Kürt olmanın,
Halep’te muhalif olmanın, Erbil’de Suriyeli olmanın, Türkiye’de
göçmen olmanın; bir de üstüne tüm bunları bir kadın olarak ya-
şamanın, hissettirdikleri ve getirdikleriyle anlatıyor. O anlattıkça
diller birbirine daha çok karışıyor, bizler daha çok yaklaşıyoruz
birbirimizi anlamaya. Sonra ayrılıyoruz Kültürhane’den, Fatima’nın
Mersinlileri anlayabilen naifliğinin içimize attığı tohumla…
İlk göç: “Kürtlere eğitim
vermek yasaktı”
Fatima’nın ilk göçü, bu toprak-
larda yaşayan insanlar için oldukça
tanıdık bir hikayeye dayanıyor. Afrin’in
doğusunda kalan Midenki isimli bir Kürt
köyünde, öğretmen bir babanın kızı Fatima.
O yıllarda Suriye’de Kürtlere ve Kürtlerin yaşadığı
bölgelere eğitim vermek yasak. Bu nedenle Fatima ve ai-
lesi 1990 yılında, Fatima henüz dokuz yaşındayken köyleri Miden-
ki’yi terk edip Halep’e göç etmek zorunda kalıyor. Halep’te eğiti-
mini tamamlıyor, evleniyor. Fatima’nın eşi ve muhaliflerden olan
kayınpederi hakkında tutuklama kararı çıkıyor. Bu karar ile Fatima
için yeni bir göçün kapısı açılıyor. Halep’ten Erbil’e doğru…
13