anlattıklarını duyunca ağzım açık kaldı, aynen iletiyorum. İbrahim hoca okula gelince
bir görevliye rastlamış. Derdini tasasını sorarken, annesinin belinde bir ağrı olduğunu
öğrenmiş. Sonra konu kapanıp gitmiş. Aylar sonra İbrahim hoca tekrar okula gelince,
aynı görevliye sormuş “Nasıl annenin beli?” diye ve görevli ne diyeceğini bilememiş
tabi ki.
Dr.İbrahim Arıkan’ın hikayesini
Türkiye’nin vatanımızın ve Atatürk’ün
hikayesine çok benzetiyorum. Osmanlı
’ya “Hasta Adam” derlermiş. 1.Dünya
savaşından sonra vatanın hali
fenaymış. Şehirler harap, insanlar aç,
eğitim düzeyi düşük, sanayi yok,
bağımlı sömürülmüş bir devlet.
.Umutsuzdu durum anlaşılan. İbrahim
Arıkan da işte okul olmayan Salur
köyünde doğmuş. Kekemeymiş. Bu
çocuk daha sonra öğretmen olmuş.
Bizim Salur köyünden doğma, kekeme
çocuğumuz büyümüş koca bir okulun
sahibi ,kurucusu olmuş. Binlerce
çocuğa kucak açmış. Siz o beş
yaşındayken 1945’te o köye gitseniz,
köyde İbrahim diye bir çocuğu
sorsanız tüm bunları başarabileceğine
inanır mıydınız? Ben inanmazdım.
Nasıl bizim devletimizin gelişip,
olgunlaşıp bir cumhuriyet olmasının
kahramanı Atatürk ise İbrahim Arıkan’
ın bu günlere gelmesinin kahramanı da
öğretmeni İsmet Devecioğlu’dur.
“Dr.İbrahim Arıkan’ın hikayesini Türkiye’nin vatanımızın ve Atatürk’ün
hikayesine çok benzetiyorum.”