Çünkü, küreselleşme
sürecinde sadece bazı
kentler ön plana çıkarak
cazibe noktası olurken,
bazıları önemsizleşmektedir.
Bu gelişmeler, kendilerini
yenileyemeyen eski sanayi
kentlerinin küresel ilişkiler
ağının dışında kalmaları
bu ağın ortaya çıkardığı
refahtan pay alamaması
sonucunu doğurmaktadır.
Bu noktada “yarışan
kentler” kavramı ön plana
çıkmaktadır. Mal, hizmet
ve sermaye hareketleri
konusunda avantajları
olan, üretim yapan ve bunu
pazarlayabilen, sermayeyi
kendisine çekebilen, kontrol
eden iş, kültür ve turizm
anlamında çekiciliğini
muhafaza edebilen küresel
kentler adını duyurma ve
büyüme şansına sahiptir.
Bu özelliklerini avantaja
dönüştürerek, bulundukları
coğrafi bölgelerin
merkezlerine konumuna
gelen birçok uluslar arası
metropol vardır. Bunların
en büyükleri olan New
York, Londra ve Tokyo
artık güçlerini ülkelerinden
değil, kendilerinden alan bir
aşamaya geçmişlerdir.
Verilen örneklerden
günümüz kent anlayışına
tekrar bir açıklama
getirilirse; kentler sadece
yerel değil, bölgeselleşen
mekânlardır. Diğer bir
deyişle; kent, yerel-ulusalbölgesel-küresel etkileşim
ağlarının kesiştiği sosyal
ve fiziki bir mekândır.
Kent artık sadece belediye,
yerel yönetim ve yerel
ölçeğe indirgenemeyecek
kadar karmaşık ve
çok-boyutlu bir yapıya
sahiptir. Bu nedenle tıpkı
firmalar veya markaların
farklılık oluşturabilmeleri
gibi gelecek dönemde
kentlerin rekabet
edebilmeleri, “farkındalık”
ortaya koyabilmelerine,
markalaşmaya bağlıdır.
Kent markası, bir kentin
sahip olduğu kültürel,
tarihsel, doğal ve
toplumsal özellikleriyle
39