KAPALI KAPILAR ARDINDAN Atılım kongresi 1 | Page 4

4 TKP Atılım Kongresi Bülteni Yoldaşa açık mektup... Sevgili Yoldaşlar, Partimizdeki sorunlara ilişkin saptamalar yapıp, bu sorunları Parti tarihselliği ve ülke nesnelliği içinde bir yere oturtmaya çalışırken, birkaç yol izleyebilirdik. Bu yollardan ilki ve kolay olanı, size “temiz” bir hikaye sunmak olurdu. Bu “temiz” hikayede, Parti merkezine karşı mevcut konumlanışı bir “fırsat” olarak değerlendirip, tüm suçu zaten uzun süredir partinin merkezi kurullarında görev alan, mesela İstanbul’da olduğu gibi il yönetiminde bulunan kimi arkadaşların üzerine atabilir, “falanca kurulda biz zaten böyle demiştik, dinleyen olmadı” gibi aksinin kanıtlanması mümkün olmayan iddialarla, bu meseleleri sizin gündeminize taşıyabilirdik. Örneğin, dün okuduğumuz metinde yapıldığı gibi Örgüt Bürosu Sekreteri iken Parti yayınlarında imzalı yazılarla, hararetle savunduğumuz birim yapılarındaki değişiklikleri, bugün “ötekilerin işgüzarlığı” gibi gösterme yolunu seçebilir, bu yanlıştan derhal döneceğimizi iddia eder ve üzerimizdeki yükten kolayca kurtulurduk. Tutulabilecek bir diğer kolay yol, Parti’deki kutuplaşmayı, gerçeği yansıtmayan ancak kulağa hoş gelen karşıtlıklar üzerinden açıklamaya çalışmak olabilirdi: Biz yüzümüzü dışa dönüyoruz, onlar içe dönmek istiyorlar gibi... Sorunlarımızın boyutları ve gerçekliği göz önüne alındığında, meselenin kolaycı olduğu oranda dürüst olmayan bir sunumu olurdu bu. Biz bu yaklaşımları reddediyoruz! Reddediyoruz ve Atılım Kongresi’ni Partimizin kolektif sorunlarını bütün şeffaflığıyla masaya yatıracağımız, korkmadan tartışacağımız, kolektif ve gerçek çözümler üreteceğimiz, buradan bir akıl birliğiyle çıkacağımız biçimde kurguluyoruz. Biz, zor olan yolu seçiyoruz! Çünkü, Partimizin içinden geçmekte olduğu derin krizden kolaycılıkla, kendimizi kandırarak, bütünlükten yoksun, içi boş, süslü cümlelerle çıkılabileceğini düşünmüyoruz. Yoldaşlar, Sosyalist devrim mücadelesinde de kolaycılıkları reddediyoruz! Türkiye’de işimiz zor olduğu için değil; aksine, ülkemiz sınıf mücadeleleri açısından komünistlere muazzam olanaklar sunduğu için, bu olanakların kolaycı yöntemlerle heba edilmemesi için, zor olan yolu seçiyoruz. Partimizin yıllar boyu verilen mücadelelerle inşa edilmiş olan ideolojik hattını bir yük, bu konudaki hassasiyetimizi bir ayakbağı olarak değil; siyaset yaparken en büyük avantajımız ve sosyalist devrim çizgisinin garantisi olarak görüyoruz. Sınıfsal çelişkiler üzerinde yükselen, net, belli bir öncelikler sırasına tabi tutulmuş siyasal hedefleri, ideolojik mücadelenin kritik halkası olarak kavrıyoruz. Dolayısıyla, ancak düzen cephesinin ucuz polemiklerinde dillendirilen bir argüman olan “ideolojik parti” suçlamasını, ideolojik mücadeleyi önemsizleştirmek için uydurulan “AKP’nin elinde bir resmi ideoloji yok” gibi temelsiz ve arkaik tezleri reddediyoruz. Yeni olmak şöyle dursun, son otuz yıldır burjuva ideolojisinin amentüsü haline gelmiş olan “ideoloji devri kapandı” saptamasına “şimdi siyaset zamanı” kolaycılığının eklenmesinin, Türkiye soluna da sirayet etmiş ciddi ve hayli eski bir hastalık olduğunun altını çiziyoruz. Bu nedenledir ki, aydınlanma, bağımsızlık, özgürlük derken, “fazla alıcısı yok” diye eşitliği atlamıyoruz. Ülkemizin hızlı akan gündeminde, daralıp genişleyen siyaset kanallarında, kimi zaman dost ve yoldaşlarımızın üzerinden atlayabildiği sosyalist iktidar perspektifimize, unutulan sosyalist cumhuriyet idealimize sahip çıkıyor, yeri geldiğinde bunları hatırlatıyor, atılan yeni adımlarda bunların hatırlanmasından mutluluk duyuyoruz. Yoldaşlar, Haziran Direnişi değerlendirmelerindeki kolaycılıktan da acilen vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Direnişin görkeminin siyasi iddiaların cüceliğini, ortaya çıkan taze dinamiklerin, açık olmayan tezlerin köhne ve işlevsiz karakterini saklamak için dekor olarak kullanılması, her şeyden önce Haziran Direnişi’ne yapılmış büyük bir haksızlık olmuyor mu? Haziran Direnişi, memleketimizde emekçi sınıfların mücadelesi için yeni olanaklara işaret etmiş, bildiklerimizi unutturmamış, bildiklerimizle uyumlu yeni doğrular göstermiştir. Bu doğrular üzerinden yol almaya devam ediyoruz. Partimizin, gerçekleştireceği atılımla bu dinamikleri örgütleyecek, onlara öncülük edecek bir yapıya ve enerjiye mutlaka kavuşacağına inanıyoruz. Tam da bu yüzden, birçok başlığın yanında, “kentlileşme” ve “kadın” başlıklarını önemsiyoruz. Ancak, “kentlileşme”den, düz bir yaklaşımla kentlerde mücadele etmeyi değil, Türkiye’de sosyalizm mücadelesinin hem kadro hem de toplumsallaşma kaynaklarını yeniden gözden geçirmesini gerektirecek, işçi sınıfının yapısında ciddi değişikliklere yol açan bir dinamiği anlıyoruz. Bu dinamiğin doğasını kavramanın, işçi sınıfının örgütlenmesinde kritik unsur olduğu kanısındayız. Ne söylediğimizi bilerek hareket ediyoruz. Tıpkı kadın sorununda olduğu gibi. Bu nedenle birkaç sayfa önce tespit ettiğimiz sorunu, birkaç sayfa sonra