Kalabalık Dergi Kalabalık Dergi 7. Sayı | Page 18

Kasım 2014  MISIR’ DA ÖLÜ GÖMME GENELENEKLERİ ŞEMS Günümüzde istisnai birkaç ülke hariç yaşam süresinin ortalama 60-80 arasında olduğu bilinmektedir. Ancak eski Mısırda yaşam süresi çok kısaydı ve yirmili yaşları gören bireyler kendisinin uzun yaşadığını kabul ediyorlardı. Bu yaşlara ulaşan kişiler mezarlarının planlanmasını yaparlardı. Ölen kişinin ölümünden sonra nasıl bir yaşam sürmesi gerektiğine karar verilen bir duruşma yapılırdı. Bu duruşma o zamanki inançlara göre tanrılar katında olmaktaydı. Duruşmanın başkanı Osiris’di (kural koyucu). Duruşmada ayrıca ölünün iyi bir yaşama ulaşması için yalvarması gereken 42 yargıç bulunurdu. Anubis ( Mumyalama Tanrısı) ölümlüler ülkesinde gerçekleşen kalbi teraziye koyma seromonisine de eşlik ederdi. Eski çağlarda da terazi, adalet kavramı için kullanılmakta olduğunu görüyoruz. Seromoni de ölünün kalbi terazinin bir gözüne konurdu. Diğer gözüne dürüstlüğü ifade eden bir tüy konurdu. Olay bundan sonra kopmakta kalp tüyden hafif gelirse kişinin iyi bir hayat geçirdiği kabul edilirdi ve yeni hayata geçişine onay verilirdi ama yok kalp tüyden ağır gelirse kişinin günahkar olduğu kabul edilir ve korkunç bir canavar tarafından yutulurdu. Bunları hepsini tanrıların katibi tanrı Tot yazı yoluyla not alırdı. Ölen kişi gömülmeden önce mumyalanır ve cesedin bozulmaması sağlanırdı. Tarih boyunca en iyi mumyaları Mısırlıların yaptığı bilinmektedir. Mumyalama işini nasıl bulduklarına gelecek olursak; Sülaleler öncesi dönemde ölenler çöl kenarında açılan derin çukurlara gömülürdü. Sıcak kum cesedin nemini alarak kurumasına neden oluyordu. Bunu tesadüfen fark eden Mısırlılarda, öldükten sonra ruhun tekrar bedene girip öbür dünyada yaşaması gerektiği inancı gelişti. Bu nedenle cesetlerin mumyalanması gerekiyordu. Ve cesetin korunması için mumyalama tekniği geliştirildi. Mumyalama işlemi vücudun yıkanması ile başlıyordu sonra özel bir masaya yatırılan ölünün burnundan bir alet yardımı ile beyin ve iç organları dışarı atılırdı. Bunun sebebi ise çürümeyi önlemekti. Göz ve yanaklar çökmesin diye dayanıklı keten tamponlar kullanılıp ölünün göz kapakları kapatılıyordu. Daha sonra karnından bir yarık açılarak mide,akciğer, karaciğer, bağırsaklar çıkarılırdı. Kalp vücut içinde bırakılıyordu. Bu organlar natron( Nil nehrinde doğal olarak bulunan karışım) ile kurutulup kanopik adı verilen 4 adet çömleğe konulurdu. Bu çömlekler Osiris ve İsis’in oğlu olan Horusun 4 oğlunun başını temsil ederdi. Boşalan yerler hurma şarabı ve bitkilerle yıkanırdı. Natron vücut içi ve dışına konularak 40 gün bekletilirdi. Vücut bu işlemler kurutulduktan sonra, yağlanır, erimiş reçine sürülür ve keten bezlerler sarılırdı. Hazırlanan muska ahşap bir tabuta konurdu eğer ölen kral ise bir adet altın tabuta konur üstüne 2 adet ahşap tabut içine konulurdu. Ve son kez lahitin içine yerleştirilirdi. Kanopik vazolar yanına koyulurdu bu işlem tam 70 gün sürmekteydi. Mumyalama sadece insanlar için değil kutsal kabul edilen hayvanlar içinde yapılmaktaydı. KİTAP TANITIMI KUMRU NATIR ERKEN KAYBEDENLER- EMRAH SERBES Günümüz toplumunda çoğu ebeveyn adayından duyarız. “Ah keşke çocuğumuz erkek olsa !” Bu sözün arkasından çocuk kız doğarsa hüsran. Peki, erkek doğarsa? O daha büyük bir hüsran. Toplumdaki erkek cinsiyetine hele de erkek çocuklarına yüklenen rolleri açık seçik olarak anlatan Emrah Serbes gözlemci kişiliğiyle oluşturduğu bu hikâyeler silsilesinde toplum gerçeklerimizi korkusuzca ortaya koyuyor. Kitap sadece yazılanlar içinde yer alan bireyleri anlatmıyor. Aslında hepimizi anlatıyor. Genelde herkes geçmişe döndüğünde güzel bir çocukluk geçirdiğini düşünür. Hatta yaş ilerledikçe bu güzel çocukluk bir düş, bir özlem halini alır. Aslında çocukluğumuzun sadece mutlu güzel yanlarını düşünürüz. İşte bu noktada Serbes bize çocukluğumuzun kıyıda köşede kalmış, kırık yanlarını birden fazla erkek çocuk yardımıyla anlatıyor. Emrah Serbes mahalle maçlarını, arkadaşlık ilişkilerini, birden fazla çocuğun âşık olduğu mahallenin en güzel kızını, sürekli anne babadan korkmak zorunda olan çocukları, baba mesleği adı altında babanın belirlediği işi yapmak zorunda olan kendilerine meslek seçmek konusunda şans verilmemiş çocukları, kendisinin de di H