Eylül 2014
BİR KİTAP
KUMRU NATIR
TOLGA GÜNDOĞDU
BERKİN’E
KÜRK MANTOLU MADONNA
Bu kitap okunmak için ertelenmemeli. Uzun zamandır başlama
fırsatı bulamadığım Kürk Mantolu Madonna bana işlerimi
ertelememem gerektiğini öğretti. Daha önce okumalıydım. Kitabı
okuduktan sonra değişen bakış açımı daha önce değiştirmeliydim.
Bu sene yetmişinci yılını kutlayan Kürk Mantolu Madonna,
gazetede tefrika edildiği yıllardan beri çok sevilen bir kitap oldu.
Peki onu bu kadar sevdiren şey neydi? Ne oldu da Sabahattin
Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı çok satanlar listesinin başından
hiç düşmedi?
“İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri
için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele
dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden
haberdar olmayı tercih ediyorlar.”
Sabahattin Ali’nin 70 yıl önce yazmış olduğu bu cümle günümüzdeki apaçık geçerliliğini adeta yüzümüze
vuruyor. Modernizmi barındıran bu kitabın liste başlarından düşmemesinin sebeplerinden biri bu bence.
Bir başka sebep de Sabahattin Ali’nin o muhteşem diliyle harika bir aşk hikâyesi anlatması. Aşk hikâyesi
ama modern zamanın aşk hikâyeleriyle yan yana gelemeyecek kadar duygu yoğunluğuyla anlatılan bir aşk
hikayesi. Okumayı, okudukça aşık olmayı isteyeceğiniz bir öykü.
Kitabın baş kahramanı Raif sessiz, sakin, kendi içinde yaşayan, kimseyle münasebete girmeyen, kendi
halinde bir adamdır. Raif ölüm döşeğindeyken iş arkadaşı Raif’in hayatını yazmış olduğu özel defterini alır
ve okumaya başlar. İşte Raif beyin geçmişte yaşamış olduğu dünyaya bir yolculuk başlar. Raif Bey önce bir
portreye sonra da o portrenin kendisine aşık olur. Almanya’ya sabun fabrikalarını araştırıp öğrenmek için
gelen Raif, babasının durumunun ağırlaşması ürerine tekrardan Türkiye’ye dönmek zorunda kalır. Biricik
aşkı Maria Puder’la anlaşarak işlerinin yoluna koyar koymaz tekrar döneceğini söyler. Ancak olaylar hiç
de hayal ettiği gibi sonuçlanmaz. Maria bir süre sonra mektuplarına cevap vermemeye başlar. Raif’i bir
ümitsizlik sarar. İyice kendi içine kapanmaya başlar. Maria’nın mektuplarının neden kesildiğini öğrendiğinde
düşünceler ve hüzün Raif’in peşine musallat olur.
Kitabın konusunu aşk kategorisine koysak da kitap dönemin yaşantısından, giyim kuşamından, sanatından
oldukça bahsediyor. Bu kitap insanın hayata bakışını değiştiriyor. Sessiz sakin kimseyle işi olmayan bir
adamın hayatının bu derece farklı olabileceği kimin aklına gelebilir ki? Sabahattin Ali’nin bu sözü insanların
göründüğü gibi olmadığını çok iyi açıklıyor:
“Dünya’nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve
karışık bir ruha maliktir!”
Sıradan sayılabilecek bir aşk hikâyesinin muazzam bir üslupla anlatılması, hikayenin tarihe karışmasına
engel oluyor. Maria Puder’in bu derecede ayrıntılı ve sanki yaşanmış gibi tahlilini ve Raif’in Kürk Mantolu
Madonna’m ifadesini düşününce yazarın bu hikayede bir rolü olduğunu hissettim. Böyle duygulu bir aşk
adamının yani Raif karakterinin Sabahattin Ali olduğuna inandırdım kendimi.
Kitap Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmış ve 164 sayfa. Keyifli okumalar…
10 Kalabalık
Resmen intihar ,
Halen ciğerlerinde soluduğun o yeşil.
İnce hastalık seninkisi
Sana da bu yakışırdı.
Bıyıkların sararmış
Burnunda tütüyor hala o ekmek.
Korkma,
Hala bir ben biliyorum altına şiirler yazdığın taşları.
onlar hep aynı yerdeler
hala o uçurumun kenarında.
Niçin bu yeşil ?
Yetmedi mi sana içirdiğim üzümler ?
Isıtmadı mı üstündeki yeşil parkan ?
Gözlerime de mi bakmadın , a çocuk !
Son mektubumu da okumamışsın :
‘’ Uyan,
Yeşil mumlar sönene dek vaktimiz var.
Edilecek kavgamız,
Çekilecek halaylarımız var. ‘’
Uyan çocuk
Ağlayacak başka müjgan kalmadı.