Kalabalık Dergi Kalabalık Dergi 5. Sayı | Page 23

Dünya Barış Günü Kutlu Olsun [email protected] Bugün rastgele bir kafeye oturdum, tüm o düzen ve refah içerisinde insanların ne denli güzel yaşamlar sürdüğünü gözlemledim, tatlı telaşların içerisinde koşturanları, huzur ve mutluluk içinde arkadaşlarıyla, aileleriyle oturup sohbet edenleri izledim. Muhakkak her birinin kendilerine ait sorunları vardır, belki de bazıları çözülemeyecek şeylerdir, bazıları ise boşuna abartılmıştır. Ne olursa olsun hiçbiri bana bulaşmıyor, hiçbirine dokunamıyorum, hepsi benden uzak ve yabancı. Bir de dünyanın bir diğer yakasında hepimize dokunan, son günlerde gündemde olan, yakından takip ettiğimiz ve dualarımıza kattığımız zulümler yaşanıyor. Mısır, Suriye, ABD, İngiltere, Türkiye vs. deyip ülkeleri sokmayacağım, siyaset yapmayacağım, zaten ne oluyorsa uluslararası arenadaki ve iç işlerdeki güç mücadelesinin nedeni. Bu yazıda çocuk olacağım, anne olacağım, baba olacağım. Dünyadan haberi olmayan, hayallerine tutunan, oyuncaklarıyla uyuyan, çizgi filmleri tek gerçeklikleri yapan, büyüyünce ne olmak istiyorsun sorusuna elle tutulamayan masum yanıtlar sıralayan zavallı canlar yitip gitti. İnternette videoları var; +18 yazıyor 7-8 yaşlarındaki bir çocuğun işkence edilerek öldürüldüğü, parçalara ayrıldığı videonun başlığında. Hayatta kalan çocuklar ise anne babalarını kaybetti, bazılarının acı dolu bakışları altında ailesi soğuk kanlılıkla katledildi. Çoğu evsiz kaldı, aşsız kaldı, sakat kaldı, muhtaç kaldı. Biz dehşet içinde haberlerde izlerken, gözyaşlarıyla gazetelerde okurken, videoları izlemeye dayanamazken, fotoğrafları midemizi kaldırırken, bu insanlar bunları yaşadı, yaşıyor ve korkarım ileriki zamanlarda tekrar yaşanacak böyle olaylar. Az buz değil, yüz binlerce kişi hayal bile edemeyeceğimiz, ancak en kötü kabuslarımıza konu olabilecek işkencelerle öldürüldü. Kime daha çok üzülsem bilemiyorum, yer kalmadı diye yollarda sıralanmış, kokuşmuş küçücük bedenlere mi, tecavüze uğradıktan sonra onlarca yerinden bıçaklanıp ölüme terkedilenlere mi, keşke ölseydim diyerek dövünenlere mi yoksa insanlıktan nasibini almamış sözde insanlara mı? Bu arada geçtiğimiz günlerde Dünya Barış Günü kutlandı; 1 Eylül... Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler, Hitler’in barış içinde bir dünya mücadelesi verdiğinin altını çizmek için Polonya’yı işgal ettiği 1939 yılında, 2. Dünya Savaşı’nın başladığı bu günü Dünya Barış Günü olarak ilan etmiştir. Bu savaşta kaybedilenlerin sıralanmasına gerek yok sanırım, bu sebeple bu günü Dünya Barış Günü olarak kutlamak ne kadar doğru bilemiyorum, nitekim Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra bu günü Dünya Barış Günü olarak kutlamadı hiç bir ülke. 21 Eylül’de ise dünyanın tüm kıtalarından (Afrika hariç) çocukların bağışladıkları bozuk paraların eritilmesiyle Japonya tarafından üretilen, üzerinde ‘Çok Yaşa Mutlak Barış’ yazan barış çanı çalar savaşlardaki insan kıyımlarının anısına. Birleşmiş Milletler bu günde dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi yolunda bilinçlenmeyi amaçlıyor.