Siyaklar Ülkesinde Aşk
[email protected]
Zamanla korkusunun haklı olduğunu adam da genç kız da gördü, birbirlerini öpmeye ve sarılmaya
başladıkları sırada,ki bunu bin bir gizlilikle yapıyorlardı, askerler onları gördüler. O anı hatılryınca gülümsedi
genç kız, ne büyük bir çelişkiydi bu! Birbilerine sarıldıkları anda gözlerinde binlerce gökkuşağı gören bir çifti
kapkara askerler cezalandıracaktı öyle mi! İnsanların değil renklerin savaşıydı bu yaşadıkları, aşk ve nefret
kıyasıya yarışıyorlardı galip gelebilmek için.
Ama artık bunun bir önemi yoktu, siyaha tapanların düzenini kabullenmiş sessiz bir genç kızken aşık olduktan sonra rengin her çeşidini sevmişti ve bu dünyada yaşayamayacağına karar verdi. Sonuçta ölümün
siyahtan ne farkı vardı ki? Tek düşündüğü, ardından ölümden daha beter üzülecek olan o adam ve o adamın
gözlerini bir daha göremeyecek olmasıydı. Ölümün rengi siyaha benzesin diye dua etti içinden..
Şehirdeki büyük meydana doğru yürüdü, eteğine sıkıştırdığı bıçağı aldı kalbi deli gibi atıyordu bir an canına
kıymaya gerek kalmadan öleceğini düşündü. İnsanlara baktı son defa, gülümsemeden, yavaş hareketlerle ve
asla birbirlerine sokulmadan yürüyen insanlara baktı. Tabelalar, kıyafetler, konuşmalar her şey simsiyahtı.
Gururlandı kendisiyle, bu düzene bir renk getirecekti. Siyaha inat var olan, siyahı içine alıp yok edecek kadar
güçlü bir renk akıtmaya başladı bileklerinden büyük meydanın ortasına.. Yığılıp kaldığında, etrafına toplanan insanların kırmızıyı ne kadar sevdiklerini ve siyahtan ölürcesine bıktıklarını anladıklarını bilmiyordu..
Ve tabii yıllar sonra okul kitaplarında anlatılacak olan bir isyanı başlattığından da habersizdi.
Kübra AĞAOĞLU